Kur’ân-ı Kerim’de Günah Kavramı Var Mı ?

By | 2 Nisan 2015

Kur’ân-ı Kerim’de Günah Kavramı Var MıKur’ân-ı Kerim’de Günah Kavramı Var Mı ?

“Hayır! Her kim bir kötülük eder de onun kötü­lüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa, işte o kimseler ce­hennemliktir. Onlar orada devamlı kalırlar.”

“Onlar, fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp anarlar ve günahla­rından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler günahları­nın bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki!? Onlar, yaptıkları kötü­lüklerde bile bile ısrar etmezler.”

“Allah’ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kö­tülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbe- sidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca ‘ben şimdi tevbe ettim’ diyen ve kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azab hazırladık.”

“Eğer yasakladığımız büyük günahlardan (kebâirden) kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”

“Ne sizin kuruntularınız, ne de ehl-i kitabın ku­runtuları (gerçektir); kim bir kötülük/günah işlerse onun cezâsım görür ve kendisi için Allah’tan başka dost da, yardımcı da bulunmaz.”

“.. .Birr (her türlü iyilik) ve takvâ (Allah’tan hakkıyla sakınma) hususunda yardımlaşın, ism (günah) ve haddi aşma (düşmanlık) hususunda yardımlaşmayın.. .”

“Görmediler mi, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiği­miz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar gönderip evlerinin altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesil­leri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların peşinden başka nesiller yarattık.”

“Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçek­ten ziyana uğramışlardır. Nihayet onlara Kıyamet ansızın gelip çatınca, onlar: Günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: ‘Hayatta iyi amelleri terk et­memizden dolayı eyvâh bize! Yüklenip taşıdıkları şey ne kötü yüktür.”

“Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen, böylece kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri (kendi hallerine) bırak. Sen yalnız Kur’an’la nasihat et ki, hiçbir kimse kazandığı (günah) yüzünden helâke sürüklenmesin. Onun Allah’tan başka ne bir dostu ne de bir şefaatçisi vardır. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan alınmaz (kabul olunmaz). On­lar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürük­lenmiş kimselerdir. İnkâr etmekte oldukları gerçekler­den ötürü onlar için kaynar sudan ibâret bir içecek ve acıklı bir azap vardır.

“Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah kazananlar yaptıklarının cezâsını mutlaka çe­keceklerdir. Üzerlerine Allah’ın adı anılmadan (bes­mele çekilmeden) kesilen hayvanlardan (onların etlerin­den) yemeyin. Çünkü onu yemek günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücâdele etmeleri için tel­kinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz siz de Allah’a ortak koşanlardan olursunuz.”

“De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mi arayacağım? Herkesin kazanacağı (gü­nah) yalnız kendisine âittir. Hiçbir suçlu/günahkâr) başkasının suçunu/günahını yüklenmez. Sonunda dö­nüşünüz Rabbinizedir. Ve O, ihtilâfa düştüğünüz ger­çeği size haber verecektir.”

“Öyle bir fitneden (günahtan) sakının ki, aranız­dan yalnız zulüm/haksızlık edenlere erişmekle kal­maz. Bilin ki Allah’ın azâbı çetindir.”

“Hasenât/iyilikler, seyyiâtı/kötülükleri, günah­ları giderir; bu öğüt almak isteyenlere (güzel bir) hatırlatmadır.”

“Kıyâmet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki, yüklenecekleri şey ne kötü bir şey!”

“Kim bir hidâyet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de dalâleti seçer, doğru­luktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz.”

“Kim ondan (Allah’ın zikrinden, Kurandan) yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyâmet gününde o, ağır bir gü­nah yükünü yüklenecektir. Bu kimseler, onda (o günah yükünün altında) ebedî kalırlar. Onlar için, kıyâmet gününde bu, ne kötü bir yüktür! O günde sûra üfle­nir ve Biz o zaman günahkârları, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahşerde toplarız.”

“Onlardan birine ölüm gelip çattığında, ‘Rabbim! der, beni (dünyaya) geri çevir. Tâ ki boşa geçirdiğim dünyada sâlih amel yapayım.’ Hayır! Onun söylediği bu söz, (boş) laftan ibarettir.”

“Ve onlar (Allah’ın güzel kulları) ki, Allah ile bera­ber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın haram kıl­dığı cana haksız yere kıymazlar ve zinâ etmezler. Bun­ları yapan, günahının cezâsım bulur; Kıyâmet günü azâbı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır. Ancak tevbe ve iman edip sâlih amelde/iyi dav­ranışta bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merha­met sahibidir. Kim tevbe edip sâlih amel işlerse, şüp­hesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.”

“Kâfirler, iman eden müminlere: ‘Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim’ derler. Hal­buki onların hiçbir günahını yüklenecek (diğerleri­nin günahını onlardan kaldıracak) değillerdir. Ger­çekte onlar, kesinlikle (onları kandırmak istemekte ve) yalan söylemektedirler. (Fakat gerçek şu ki,) Elbette kendi yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri (günahları) taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeyler­den kıyâmet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.”

“Onlardan her birini günahları sebebiyle suçüstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmedi­yor, yazık ediyorlardı.”

“Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez. Eğer yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını) çağırsa, bu çağırdığı akrabâsı da olsa, bir şey (alıp) taşınmaz. Sen ancak gayble/görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim (günahlardan) temizlenirse o, kendi menfaatine temiz­lenmiş olur. Dönüş Allah’adır.”

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kul­larım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Ğafûr

Rahîm’dir/çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, Ona tes­lim olun; sonra size yardım edilmez.”

“Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, ken­dilerinden öncekilerin âkıbetinin nasıl olduğunu gör­sünler. Onlar kuvvet yönünden, yeryüzünde eserler (bırakmak) bakımından bunlardan daha üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah’ın azâbından koruyan da olmadı.”

“Kim bir kötülük/günah işlerse, onun kadar cezâ görür. Kim de kadın veya erkek mümin olarak fay­dalı bir iş yaparsa onlar, kendilerine hesapsız rızık ve­rilmek üzere, cennete girerler.”

“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle işle­dikleriniz (günahlar) yüzündendir. (Bununla beraber) Allah, çoğunu affeder.”

“Onlar kebâir’den (büyük günahlardan) ve çirkin işlerden (fuhşiyattan) kaçınırlar. Kızdıkları zaman on­lar, affederler.”

“Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. (Ey Muham­med’i) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahının bağışlanmasını dile!

Allah, gezip dolaştığınız yeri de, duracağınız yeri de bilir.”

“…Allah, size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiştir. Küfrü, fışkı ve isyanı da size çir­kin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.”

“Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah indir. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezâlandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir. Ufak tefek kusurları (lemem) dışında, günahın büyüklerinden (kebâirden) ve çirkin işlerden kaçınan­lara gelince, şüphesiz Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve sizi annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilen­dir. Onun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.”

“Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yü­künü yüklenemez.”

“İşte o gün, insana da cinne de günahı sorulmaz. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlı­yorsunuz? Suçlular/günahkârlar sîmâlarından tanınır, alınlarından (perçemlerinden) ve ayaklarından yaka­lanırlar. ’ (55/Rahmân, 39-41) “Her insanın amel def­terini boynuna astık. İnsan için kıyâmet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. Ki­tabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.”

“… Kim Allah’a iman eder ve sâlih amel işlerse, Al­lah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedî ka­lacakları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.”

“… Rableri günahları sebebiyle o beldeyi başlarına geçirdi ve her tarafı dümdüz etti.”