Kıyam (Ayakta Durma) Nedir?

By | 8 Haziran 2015

kiyam-ayakta-durma-nedir    Kıyam, farz ve vacib namazlarda bir rükün ve bir esastır; bu nedenle de kıyam’a (namazda ayakta durmaya) gücü yeten kimsenin, oturarak kıldığı farz veya vacib namaz sahih olmaz.
Zikredilen bu esasa göre hastalıktan veya benzer bir özürden ötürü ayakta durmaktan aciz olan bir kişi, namazını oturarak kılar. Gücü yetiyorsa, rükû ve secdeleri tam yapar, gücü yetmiyorsa yapabildiği oranda yapar.
Bir yere dayanmak suretiyle ayakta namaz kılabilecek olan bir hasta, farz namazları oturarak kılamaz.
İftitah tekbirini alacak kadar bile olsa bir süre ayakta durmaya gücü yeten kimse de namazın tümünü oturarak kılamaz; ayakta durabildiği ölçüde durur, sonra oturarak namazını tamamlar.
Ayakta durabilen fakat rükû ve secdeleri veya ikisinden birini yapamayan kimsenin, namazını ayakta kılması gerekmez; bu durumdaki kişi için en faziletlisi, namazını oturarak İma (işaret) ile kılmasıdır. Namazın İma (işaret) ile kılınmasından maksat, başı rükû ve secde için eğerek işaret edilmesidir. Ancak secde için yapılan îma’nın, rükû için yapılan îma’dan daha fazla eğilerek olması gerekir.
Namazını ayakta kıldığı takdirde Kur’an okumaktan aciz kalan kimse, namazını oturarak ve kıraat ile kılar. Ayakta bir miktar okumaya gücü yeten kişi, gücü yettiği oranda ayakta okur, geri kalan kısmı ise oturduğu yerde okur.
Rükû ve secde yapması halinde yarası kanayacak olan kimse, namazını ayakta veya oturarak İma ile kılar.
Ayakta namaz kıldığı takdirde idrarını tutamayacak olan kişi, namazını oturarak rükû ve secde ile kılar.
Tek başına namaz kıldığında kıyama gücü yettiği halde, cemaatle kıldığında buna güç yetiremeyen kimse, namaza ayakta başlar, sonra oturur; gücü varsa rükû için tekrar ayağa kalkar.
Namazını oturarak kıldığı halde rükû ve secde yapmaya güç yetiremeyen kimse, rükû ve secdeleri ima ile yapar.
Namazını oturarak kılamayan kimse, sırtüstü yatarak ayaklarını kıble istikametine uzatır, rükû ve secde için îma ederek namazını kılar. Bu durumdaki bir hasta, yüzü kıbleye dönük olmak üzere sağ yanı üzerine yatıp rükû ve secdeleri îma ile yaparak namazını kılabilir. Ancak, mümkünse sırtüstü yatması daha faziletlidir.
Oturarak namaz kılabilecek durumda olan bir hasta, mümkünse teşehhüd’de oturulduğu gibi oturup namazını kılmalı; bu mümkün değilse, kolayına geldiği şekilde oturmalıdır.
Başıyla îma etmeye güç yetiremeyen hasta, -İmam-ı Azam’a göre- namazını tehir eder; kalbiyle, kaş ve gözleriyle îma ederek namaz kılamaz, İmam F:bu Yusuf a göre ise kalbiyle îma’da bulunamamakla birlikte kaşları ve gözleriyle îmada bulunarak namazını kılabilir. İmam Züfer’e göre ise kalbiyle de îma edip na-mazını kılabilir.
Başka bir rivayete göre ise bu durumdaki bir hastanın acziyet lıalı 24 saatten fazla sürerse, acziyetin devam ettiği süre içerisindeki namazları, -aklı başında olsa bile- kendisinden düşer.
Baygınlığı 24 saatten az süren kimse, baygın kaldığı süre içindeki namazlarını kaza eder. Fakat baygınlığı 24 saatten fazla sürerse, baygın kaldığı süre içerisindeki namazlar üzerinden düşer.
Farz namazlar, bir özür bulunmaksızın binek üzerinde kılınamaz. Vitir, cenaze ve kazası gereken herhangi bir namaz ile yerdeyken okunmuş olan secde âyetinden ötürü yapılacak tilavet secdesi de aynı hükme dahil edilmiştir.
Denizde seyretmekte olan gemi içerisinde -İmam-ı Azam’a göre- herhangi bir özür bulunmaksızın bütün namazlar -ayakta kılınması daha faziletli olmakla birlikte- oturularak kılınabilir. İmam Ebu Yusuf a ve İmam Muhammed’e göre ise baş dönmesi gibi bir özür bulunmadıkça, seyreden gemi içerisinde farz namazlar oturularak kılınamaz. Zira, kıyam (namazda ayakta durma) bir rükündür, rükün ise özür bulunmadıkça terkedilemez.
Limanda duran veya açık denizde demir atmış bulunan bir gemi, çalkalanmadan sabit bir şekilde duruyorsa, yer hükmündedir; dolayısıyla da yerde kılındığı gibi -ayakta olmak şartıyla- namaz kılınabilir. Fakat gemi çalkalanıyorsa, binek hayvanı hükmündedir; mümkünse gemiden çıkılarak namaz kılınmalıdır.
Hareket halinde olan uçak da gemi hükmündedir.
Sünnet ve müstehab namazlar, bir özür bulunmaksızın da oturularak kılınabilir. Ancak, ayakta kılınmaları daha faziletlidir. İmam-ı Azam’a göre sabah namazının sünneti bundan müstesnadır; yani özürsüz olmaksızın oturularak kılınamaz.
Nafile bir namaza ayakta başlayan kimse yorulacak olsa, namazını bir yere dayanarak veya oturarak tamamlayabilir. Ancak, hiçbir özür yokken bir yere dayanılmasında veya oturulmasında kerahet vardır.
Oturarak kılınmaya başlanan nafile namaz, ayakta tamamlanabilir.