Kapitalist Sistemde Kadının İstismarı

By | 29 Nisan 2015

kapitalist-sistemde-kadinin-istismari   Batı; yemek, şehvet ve öfke sınırından öte geçemeyen dünya görüşüyle kendisine has bir İktisadî sistem ortaya koydu. Gücü olanlar ellerindeki kapitalleri büyük üretim alanlarına yatırıp bütün imkânlardan faydalanmak suretiyle sermayelerini geliştirmenin, servetlerini artırmanın yolunu tuttular. Amaca ulaşmak için meşru olan ve olmayan tüm yollar denendi. Hiçbir kayıt ve şart kabul etmeksizin, hiçbir sınır ve ölçü tanımaksızın her yola başvuruldu. Ahlâk felsefeleri, her türlü kazanç yolunu mubah ve meşru saydı. Serveti çoğaltıcı her imkândan faydalanmakta bir mahzur yoktu. Bu maneviyatsız dünyanın iktisat sisteminin adı kapitalizmdir.
Dünyayı sömürme aracı olan ve aşırı talebe dayalı bu sistemde üretim ve tüketim pazarını en ileri derecede kızıştırmak için dünyanın bütün güç ve imkânlarından, insanın tüm güçlerinden ve içgüdülerinden istifade edildi. İnsandaki cinsel güç de bu talepçi sistemin emellerine alet edildi, kapitalist iktisat pazarının kızışmasının kaynağı oldu.
Kapitalizm, cinselliğin tüketime sunulmasıyla kadını cinsel bir varlık olarak ele aldı. Kadını kadınlığından soyutlayarak onun insan olduğu gerçeğini görmezlikten geldi. Onu, yalnızca cinsel duygular uyandıran, cisimden ve bedenden ibaret, belli bir forma sahip, içi boş bir meta olarak toplumsal tüketimin emrine verdi. Kadın, harcamak ve harcanmak durumunda olan bir araç oldu. Kapitalizm, bir yandan kadını kurban ederken, diğer yandan da etkin bir silah olarak kullandı. Kadının tüm varlığı cisimden bedenden ibaret kabul edildi. Kapitalist pazarın kızışması için yem olarak seçildi. Tüketim alanında şahsiyet kavramına sahip olmayan eşyalara; otomobillere, sigaralara, giyime kadar her şeye, iletişim araçları ve diğer vasıtalarla cinsellik kazandırıldı.
Giyim sanayii kapitalizm için büyük önem taşımaktadır. Kapitalizm bu pazara, moda aracılığıyla kabul gören estetik bir yapı kazandırdı. Örtünme ve sadelikten söz açıldığında kapitalizmin uşakları bmıa karşı çıktılar. Özellikle İslâmî örtü, kapitalizmin yayılma alanında önüne çıkan en büyük engel olarak görüldü. Kapitalizm, müslüman toplumlarda -İslâmî tesettür kadınların kılık-kıyafetlerine sınır getirdiği için- örtüye karşı çıkmıştı. Kendilerine olağanüstü kâr sağlayan giyim-kuşam sanayiinin gerilememesi için örtünmeyi önerenlere şiddetle tepki gösterdi. Diğer yandan kapitalizm, soyunan ve modayı takip eden kadınları da ödüllendirmekten geri durmadı.
Kapitalizm, “Karşı cinsler arasında tam özgürlük”, “toplumsal ve geleneksel olan her türlü baskıya son!” gibi sloganlara sarıldı. Müzik, sinema, basın-yayın, turizm, reklâmcılık, pazarlama, kozmetik ve daha nice alanları kuşatan ulusal ve uluslararası dev endüstri kuruluşları kadın özgürlüğü, serbest ilişki sloganlarıyla çarklarını döndürmektedir.
Kadının, kapitalist sistemde harcandığı bütün bu alanları özetleyecek olursak, karşımıza şu manzara çıkar: Mankenler olmazsa giyim sanayii aşırı taleple karşılaşmaz. Sekreterler güzel olmazsa şirketler çekici olma şanslarını yitirebilirler. Lotomodeller ve çırılçıplak pozlar veren sinema yıldızları olmazsa malum ga-zete ve dergilerin tirajı düşer. Güzellik yarışmaları düzenlenmezse sinemalar yeni yıldızlardan yoksun kalır. Güzel tezgahtar kızlar olmazsa mağazaların satışı düşebilir.
Kadının cinselliğini kullanarak varolabildiği iş ortamlarındaki durumun, aslında üretkenlikle bir ilgisi yoktur. Otomobil galerisindeki mankenliği, gazinolardaki garsonluğu ve tavşan kızlığı, oturduğu sandalyenin sadece bir paravan olduğu sekreterliği ve çeşitli alanlarda vücudunu teşhir ederek kanıtlamaya çalıştığı sözde sanatçılığı, aldatıcı faal görünümüne rağmen kadını üretici kılmamaktadır. Günümüz toplumlarmda kadın, uluslararası emperyalist kuruluşların hizmetine vakfedilmiş zavallı bir varlıktır. Kadın, hem üretim aracı, hem de bir sömürü pazarı demektir.
Büyük kapitalist şirketler, alabildiğine sömürmektedir kadını. Kapitalist çıkar çevrelen kadının iradesini tekelleri altına almıştır. Kadın da tüm ilgi ve yönelişlerini onların güdümüne bırakmıştır. Basın, televizyon, sinemalar ve büvük reklam ajansları kadının kanını emerek yaşamaktadır. Bedeninin en mahrem en güzel azalan açılıp teşhir edilerek piyasaya sürülen kadının kadınlık adına özlenecek, saygı duyulacak ve korunacak hiçbir değeri kalmamıştır. Bir çikletiz reklam aracı olacak kadar basitleşmiştir bugün kadın.
Bugün bu gerçekleri, bizzat yaşayarak gören bir insanın ikrarı ile pekiştirebiliriz. İslâm’ı seçen ünlü Fransız manken ve modacı Fabian, “Hayatı ve gayesini tanıyamadığım, hayvan gibi istismar edildiğim manasız dönemim” diye nitelendirdiği önceki yaşamını şöyle değerlendiriyor:
“Bizleri, cansız birer çerçeve gibi giydirerek insanların kalplerini, şuurların ve akıllarını çelmede kullanıyorlardı. Şimdi geçmişimden iğreniyorum.”