Kadınlarda İbâdete Engel Üç Hal Vardır

By | 10 Haziran 2015

kadinlarda-ibadete-engel-uc-hal-vardirMüslüman kadınları ilgilendiren bu üç hâl şöyle:
1. Hayız (Aybaşı) hâli,
2. Nifâs (Lohusalık) hali,
3. İstihâze (özür ve hastalık) hali.
1. Hayız hâli, kadınlara mahsus bir haldir. Bu hâl erkekleri ilgilendirmez. Hayız hâli, temizlik yönüyle kadın cinsini ilgilendirir. Kadınlar arasında ve Türkçemizde bu özel duruma çeşitli kelime ve sözlükle ifâde edilir:
“Hayız (âdet) hâli, aybaşı hâli, âdet görme, aybaşı olma, baş kirlenme, başının kirlenmesi, namazsızlık, namazsız hâli, mazeretli, kirlenmek, kirlilik vs.” gibi.
İlmihâl kitablarında bu duruma, “Hayız (aybaşı)” hâli deniyor. En güzel ifâde de budur. Çünkü Cenâb-ı Hak, Kur’ân’da bu ifâdeyle bildirmiş. Yüce Peygamberimiz, böyle ifâde buyurmuşlardır. Fukahâ ve ulemâ bu ifâdeyle îzâh ve açıklama buyurmuşlardır. En geniş manâlı kelime de bu kelimedir.
Hayız, hâmile olmayan, sağlıklı olan kadınların ortalama olarak ayda bir defa gördükleri dem (kan) gelmesi durumudur. Ayda bir defa meydana gelen bu kanama durumuna “hayız hâli” deniyor. Bu durumun en az devamı üç gün, üç gece, en çok sürmesi de on gün, on gece olarak kabul edilmiştir. On günden fazlası hastalık (istihâze) durumu oluyor. Açıklama gelecek.
Hayız, sağlıklı kadınların döl yatağından (rahminden) gelen özel demin (kanın) adıdır. Bu demin kendine has özelliği vardır. (Rengi vardır, kokusu vardır v.s.)
Sağlıklı diyoruz; çünkü, üç gün üç geceden az devam eden kanamalar, yani; üç gün tamam olmadan gelen dem kesilirse, ona hayız denmez.
O bir kadın hastalığı neticesinden dolayı gelen bir kanama (dem) olarak kabul edilir. İleride istihâze (hastalık) hali bölümünde bunun izahı yapılacaktır. Hastalık sebebiyle olan kanamalar istihâze hali ibâdetlere engel olmaz. Ve bu kanamalar, gusül abdesti almayı da gerektirmez. Namaz abdesti her vakit girişi alınıp ibadet yapılır.
Âdet görmesi on gün, on gece olan kimselerde ise, on gün on gece tamam olmasına rağmen dem (kanama) kesilmezse, bu durumdaki hanımlar, hemen gusül abdesti (boy abdesti) alıp  ibâdetlerine başlamaları gerekir.
Bu durumda ise, on günü âdetli sayılır, diğer  kanamalar, özürlü-istihaze (hastalıklı) olan kimseler gibi hareket edilir. Yani, her namaz vakitleri içinde yeniden namaz abdesti alır. -Gusül abdesti değil- Bu kolaylığı iyi anlamak lazımdır.
Hayız, bulûğ çağına (genç kızlık yaşma) erişmiş ve elli beş yaşını geçmemiş kadınların gördüğü dem hali diyebiliriz. Bulûğ çağma erişmemiş ve elli beş yaşını geçmiş kadınlardan gelen deme “hayız” denmez. Bu deme, bir hastalıktan dolayı gelen bir kanama (hastalık kanaması) denir. Hayız demi denebilmesi için yukarıdaki sayılan şartların bulunması gerekir.
Dinimize göre bir kız evlâdının bulûğa ermeninin başlangıç yaşı dokuz, âdetten kesilme yayının sonu ise, elli beştir.
Bu sebebdendir ki, dokuz yaşından önce ve elli beş yaşından sonra gelen dem âdet demi delildir. Olsa olsa bu dem, hastalık (istihâze) demi (hastalık kanamasıdır) deniyor. İstihâze bölümünde açıklanacaktır.
Hulâsa, bir kız evlâdı dokuz yaşından itibâren âdet görmeye başlayarak bulûğ devresine (gonç kızlık çağma) girmiş olabilir.
Bununla beraber on, onbir, oniki, onüç yaşlarında da baliğâ (bulûğ çağma girmiş) olanlar dahi görüle gelen hususlardandır.
Yine bir kadın, ellibeş yaşında âdetten kesilebilir. Bununla beraber elli yaşında da kesilebilir. Hatta kadın var ki, daha erken yaşta (kırkındı, kırkbeşinde) de kesilebilir. Önemli olan bu bilgileri iyi öğrenmektir.
Dinimiz, bu mühim meseleye çok önem vermiştir. En küçük yaş dokuz, en büyük kesilme yaşını da ellibeş ölçüsü içinde kabul etmiştir.
Bu aziz İslâm dini, bütün yeryüzündeki, insanlara gelmiş bir dindir. Sıcak iklimlerde, soğuk iklimlerde, köyde kasabada yaşayan tüm müslümanların ihtiyacına cevab verecektir, vermiş ve vermektedir. Ölçülerimizi buna göre ölçmeli, bilgilerimizi buna göre yürütmeliyiz
Aklımızda kalması gereken bir ölçü de şudur:
Âdet görmenin en azı, üç gün, üç gece olduğu gibi, en çoğu da on gün on gecedir. Azı ve çoğu bu ölçüdedir.
Bununla beraber, dört gün, beş gün, altı gün,yedi gün, sekiz gün ve dokuz gün âdeti olan kadınlar da vardır ve olabilir. Ama on günden faz- i lası kabul edilmiyor. On günden fazlası “istihâze” (hastalık) olarak kabul ediliyor.
Yani önemli mesele şudur ki, bir müslüman kadını, kendi âdetini bilmesi gerekir. Çünkü, bütün dinî işleri bu görevin iyi bilinmesiyle sağlam I ve geçerli olur. Her aklı başında olan bir müslüman kadını kendi durumunu bilmesi dinen boynuna borçtur. Âdet günleri üç gün mü, beş gün mü, sekiz veya on gün mü bilmelidir.
• Bir kadının iki ay hali (iki kirlilik) arasında en az onbeş gün temizlik anı (zamanı) bulunmalıdır. Azının ölçüsü budur. En çok temizlik zamanı için ise, bir ölçü yoktur. Yani, bir kadın, ömrünün sonuna kadar hiç hayız olmadan (âdet ^Örmeden) tam bir temizlik üzere yaşaması mümkündür. Böyle bir hal nâdirattandır (çok az yorülen bir durumdur).
• Hayız zamanı içinde ise (âdet günlerinde) demin, devamlı gelmesi şart değildir. Misâli dört >.’iin devamlı hayız gören bir kadın, birinci ve ikinci günleri âdet görse de, üçüncü gün görmene (dem gelmese) ve dördüncü gün yine dem devam etse, demsiz geçen o üçüncü günde âdet güü olarak sayılır.
Böyle olan bir kadın dört gün hayızlı sayılır.
Bununla beraber bazı kadınların âdet günleri değişebilir. Bunun ölçüsü de şöyledir:
• Âdeti beş gün olan (beş gün âdet gören) bir kadın, buna zıd olarak (beş gün değil de) iki ay ust üste yedi gün âdet görür. İşte bu kadının inlet günü değişmiştir. Artık bunun âdet görme müddeti (zamanı) yedi gün olmuştur. Yani, bu beş gün âdet gören kadının günü değişmiştir, beş gün iken, yedi güne çıkmıştır. Bu meselenin ölçüsü budur. Bu kadın dine göre yedi gün hayızlı sayılır.
• İlk kez (ilk defa) âdet gören bir kimse, (bir kız evlâd), bu ilk âdeti beş gün devam etse ve tamamen kesilse, (bir daha gelmese) artık bu kimsenin âdet günleri beş gün olarak kararlaşmış demektir. Yâni; ibâdetlerini bu durumuna göre yapacaktır.
Bilindiği gibi, âdet halinde bulunan kimse, Kur’ân okuyamaz, namaz kılamaz, mescide (camiye) giremez, Allâh’a secde (Tilâvet secdesi, Şükür secdesi) bile yapamaz ve Kâbe’yi tavaf edemediği gibi, Kâbe’ye bile giremez.
Görülüyor ki, bir müslüman kadını Allâh’ın rızasına kavuşması ve Allâh indinde (katında) sevgili bir kul olması için kendisi için önemli olan bu ilmihal bilgisini öğrenmesi gereklidir.
2. Nifâs-lohusalık hali; Kadınlara mahsus bir haldir. Böyle bir hal erkeklerde bulunmaz.: Çünkü nifâs hali de kadın cinsinin özelliklerinş den olan bir haldir.
Nifâs hali, doğum hadisesi dediğimiz, annelik namzedi olan çok saygı değer bir kadının, canı pahasına da olsa, ölüm kalım savaşı vererek, doğum yaparak, ciğerpâre yavrusunu dünyaya getirip anne olduktan (zevklerin en güzeli olan annelik zevkini tattıktan) sonraki bir rahatsızlık hali ve durumudur ki, buna dînimizde nifâs, Türkçemizde ise, lohusalık hali deniyor.
• Nifâs, doğum yapan bir kadının idrar yolundan gelen (dem) kandır.
• Nifâs, doğumdan sonra, doğum neticesinde gelen dem (kan) demektir ki, böyle olan bir kadma Türkçemizde “lohusa” deniyor ve bu hale de “lohusalık hali” deniyor. Evet, “nifâs-lohusalık”, doğum yapmış olan bir kadından doğumdan sonra, doğumu müteakib akan demdir.
• Nifâs, deminin en az müddeti için, zamanı ve ölçüsü yoktur. Doğumdan sonra bir saat içinde, bir gün içinde kesilebilir. Beş günden sonra, on günden sonra, on beş, yirmi günden sonra da kesilebilir. Bunun için, yani en azı için bir zaman ölçüsü yoktur. Çünkü, bazı iklimlerde ve bazı yörelerde kadın doğumdan sonra hiç dem görmediği gibi, bazen de demin hemen kesildiği görülen ve bilinen hususlardan olmuştur. Yani, ni- f ıs deminin en az geldiği günün, ölçüsü yoktur.
Nifâs’m en çok zaman ve devam müddeti ise, kırk (40) gün olarak kabul edilmiştir. Kırk günden sonrası istihaze (hastalık sebebiyledir).
Anne olan bir kadın, kırk gün gibi uzun müddet dem görebilir. (Kendisinden kırk gün kan gelebilir.) Bir kaç gün sonra da kesilebilir. Önemli olan mesele, aklı başında, bilgili bir müslüman kadının, bu durumları iyi bilip, hemen anında gerektiği zaman gusül (boy abdesti) alıp dinî görevlerini yerine getirmesidir. Bu meselede önemli olan demin kesilmesidir. Kırk güne kadar hangi gün de kesilirse kesilsin. Bu kadın, gusl edip ibâdetlerine başlayacaktır.
Ey İslama gönül veren kardeş! Bu bilgiler, bu meseleler bir müslüman hanım için o kadar mühim, o kadar mühimdir ki, Allâhü Teâlâ, müslüman kullarının bir vakit namazını geciktirmelerini istemiyor. Kazaya bırakmalarına ise, hiç mi Idç razı değildir. Yüce Rabbimiz, sevdiği kullarının ibâdetsiz, Kur’ânsız durmalarını kesinlikle
istemiyor. Şu halde özel hallerinin inceliklerini, ayrıntılarını bilmeyen bir müslüman hanım, elbette ki, dinî bir görev olan bu hususlarda eksiklik ve yanlışlık yapar. Böyle yanlışlıkları Yüce Rabbimiz istemiyor. O halde biz de bilgili olalım ve hata-kusur, yanlışlık ve eksiklik yapmayalım vesselam!…
3. İstihâze-hastalık kanı; Îstihâze kanı, bir özür ve hastalık kanı demektir.
İstihâze, âdet günlerinde üç günden az, on günden fazla gelen deme “istihâze” adı verilmiştir. Nifâs halinde kırk günden fazla gelen deme de “istihâze” denir.
İstihâze, hayız ve lohusa halinde olmayan ve bir hastalık sebebiyle kadının idrar yolundan gelen dem demektir. İstihâze kanı, herhangi.bir damar çatlamasından meydana gelir. Damar kanı olan bu dem, ince ve kokusuzdur. Aynen burundan ve diğer âzâlardan gelen (akan) dem (kan) gibidir.