Kadının Vazifeleri Ve Çalışan Kadınlarının Problemleri

By | 30 Nisan 2015

kadinin-vazifeleri-ve-calisan-kadinlarinin-problemleri    Mekkeli müslümanlardan ve ilk muhacirlerden Kureyşli Şifa Hatun Asr-ı Saadet kadınlarının ileri gelenlerindendir. Hz. Hazfa (r.anh)’ya okuma yazma öğretmiş ve Hz. Ömer (ra)’in halifeliği zamanında çarşı ve pazarların kontrol görevini almıştır. Hz. Ömer (ra), Şifa Hatun’un düşüncelerine önem verir, hatırını sorardı. lslamiyette kadınların, başarabilecekleri memurlukları yapmalarında bir mahsur yoktur.

Allah (cc) insanı üretici olarak yaratmış ve yaratılışına uygun görevler vermiştir. “Erkek olsun kadın olsun kim mümin olduğu halde iyi iş işlerse, ona güzel bir hayat yaşatırız. Onlara ecirlerini işlemiş olduklarının en güzeliyle öde- riz.”(Nahl Sûresi, 16/87) Allah (cc)’ın yaptığı görev paylaşımında, vücut yapısı ve ruh özellikleri bakımından hanımlara dört büyük görev verilmiştir ki bunlar kutsal görevlerdir.

1. Hamile olmak,
2. Doğum yapmak,
3. Çocuk emzirmek,
4. Çocuk eğitimi ve terbiyesi.
Buradan da anlaşılacağı üzere hanımlara en kıymetli ve en kutsal görevlerden olan insan üretmek ve insan eğitmek görevi verilmiştir. İnsan ölünce ameli kesilir. Kesilmeyen amellerden biride salilı evlat yetiştirmektir. İnsan yetiştirmek, insan eğitmek, ilk öğretmenlik en kutsal görevlerdendir.
Kadına böylesine kutsal ve önemli görevler verildiği halde kadın sömürücüleri bunları iş yerine koymuyorlar. Onlara göre iş ev dışında yapılan büro, fabrika, banka, daire v.s. işlerdir. Eğer bunlara bakılırsa kadın hem kutsal vazifelerini yerine getirmeli, hem de dışarıda çalışmalıdır. Bu kadına zulümdür.
Esasında çocuk doğurmak ve gereği gibi bakımını ve eğitimini yapmak gö-ründüğü kadar kolay değildir. İslam kadına bu tür kutsal vazifeleri yüklediği için onu ev işleriyle yükümlü tutmuş, savaş gibi zor ve ev dışında yapılacak işlerden mükellef tutmamıştır. Kadınlara Cuma ve bayram namazlarının farz olmayışı ve cenaze defnetmemeleri gibi işlerden muaf tutulmaları hep bu yüzdendir. Allah (cc) yarattığı her varlığı yaradılışına has ilahi kanunlar ve görevlerle sorumlu tuttuğuna göre kadında mükellef olduğu bu ilahi vazifelerle görevlendirilmiştir. Erkek ise ev dışında ki işlerle mükelleftir. Bunların yer değiştirmesi kanunlarında değişmesi demektir. Bu, yer çekimi kanununun yerine ağırlık kanununun, yüzme kanununun yerinede manyetik kanununun konmasına benzer, bu da imkansızdır. Çünkü Allah (cc) “Sen Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın” (Fatır Sûresi, 35/43) buyuruyor. Yapılan araştırmalarda kadının dış görünüşünden tutunda iç organlarına, hatta doku hücrelerinin proteinlerine kadar erkekten farklı olduğunu göstermiştir.
Çocuğun ruhsal eğitimi üzerinde hamilelikten başlayarak annenin tesiri büyüktür. Terbiyenin zeka ve karakter üzerinde ki etkisi şüphesizdir. Katlıma çok önem veren günümüz hekimleri Danvin’in olgunlaşma ve düzelme kanunlarını unutmamalı, terbiyenin ve çevrenin etkilerini inkar etmemelidir. Birçok psikolojik rahatsızlığın meydana çıkmasında terbiyenin ve aile faktörünün rolü büyüktür.
Çocuğun terbiyesi, doğar doğmaz başlamaz. Annenin hamilelik döneminde yedikleri, içtikleri ve ruhsal durumu terbiye açısından oldukça önemlidir. Duy-
gu aletleri yavaş yavaş sinirleri terbiye etmeye başlar. Çocuk dünyaya geldiğinde anne karnında ki terbiyenin tesiri görünür.
Çalışma hayatına girmiş bir kadının bunlarının hepsini birden yapması imkansızdır. Kadın iş hayatında maddeten ve manen çok yıpranır. Asli vazifelerini yapamayacak duruma gelebilir. Son yıllarda kadınlarda erkekler gibi hayat kavgasına girmişlerdir. Tabi iş yaşamının zorluklarından en az erkekler kadar onlarda zarar görmüşlerdir. Bu da kadınlarda iş yaşamının doğurduğu bir çok psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkmasına sebep teşkil eder.Bir kadın için en doğal ve sağlıklı meslek annelik ve zevceliktir.
Yapılan biyolojik araştırmalarda göstermiştir ki insan yavrusu dünyaya geldiğinde en aciz ve en çaresiz varlıktır, “çocukluk” devresi en uzun süren canlıdır. Gerçek şudur ki çocuğa en iyi bakabilecek ve en merhametli olan annesidir.
Çocuğun cinsel eğitiminde annenin rolünü kimse inkar edemez. İş yaşamına giren kadınlar buna gereken ihtimamı gösterememektedir. Çocuklar ya başıboş yada ehliyetsiz kadınların elinde oyuncak olurlar.
Çalışırken hayat mücadelesinin dalgaları arasında yıpranan ince ruhlu ve narin yaratılışlı kadın, yavaş yavaş hırçınlaşmakta ve gresifleşmektedir. Buda evdeki huzur ortamına büyük zararlar verir. Aile müessesesini oluşturan bağlar gevşer.