Kadının Okuma Yazma Öğrenmesi Günah Mıdır?

By | 2 Şubat 2015

kadinin-okuma-yazma-ogrenmesi-gunah-midir   İslâm, kadın-erkek herkesin okumasının, ilim öğrenmesinin gerektiğini bildirir. İlim öğrenmek ise  hem okumakla, hem de yazmakla gerçekleşir. Ayrıca Peygamberimizin (a.s.m.) kadına yazı  öğretilmesini bildiren açık emirleri varken ve bu beyanlar sahih hadis kitaplarında yer alırken,  bunun aksi olan düşüncenin sünnetin ruhuna ve prensiplerine uymadığı açıktır.
Yüce kitabımız Kur’ân’m emri, kadın-erkek bütün insanları kapsar. Muhatap insanlığın tamamıdır.
Meselâ Kur’ân âyetlerinde “okumak ve ilim öğrenmek” le ilgili emirler kesindir. Yani kadın da, erkek  de bu emrin muhatabıdır.
İlk nâzil olan âyet “Yaratan Rabbinin adıyla oku”dur. “Bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun.” “Hiç  bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” “Allah’ın kullan arasında Ondan korkan ancak âlimlerdir.” Ayetlerde böyle olduğu gibi, aynı genellik hadislerde de vardır: “İlim öğrenmek, kadın erkek her Müslümana farzdır.” “En faziletli sadaka, Müslüman bir kimsenin ilim öğrenmesi; daha sonra da onu bir Müslüman kardeşine öğretmesidir.”
Bu konuda daha pek çok âyet ve hadis meâli vermek mümkündür. Bu ifadeler, kadın-erkek herkesi okumaya, öğrenmeye teşvik eder. Dünyanın ve âhiretin ancak okuma ve bilgi kapısından geçmekle kazanılacağını bildirir.
Kur’ân ve Peygamberimizin (a.s.m.) emirlerine hakkıyla uyulduğu devir olan ve İslâmın altın çağı olarak kabul edilen Asr-ı Saâdete baktığımız zaman, meselenin uygulama şeklini de görüyoruz.
Hadis kitapları, kadınların pek çok sahada söz sahibi olduklarını ve çeşitli mesleklerle meşgul olduklarını anlatıyor.
Meselâ sahabi hanımlar arasında askerlik, hastabakıcılık, doktorluk, ebelik, ticaret, kuaförlük gibi işlerle uğraşanlar bulunuyordu.
Yine ilimde, özellikle hadis, fıkıh ve tefsir sahasında sahabi kadınlar içinde söz sahibi olanlar ve bu hususta büyük hizmetleri bulunanlar az değildi.
Bunların içinde Hz. Âişe validemiz başta gelir. Öyle ki Hz. Âişe’den başka daha pek çok sahabi kadın, hadis rivayetinde vazife görmüştür.
İbni Sa’d’m Tabakat isimli eserinde 700’den fazla kadın sahabinin ismi ve hal tercemesi verilir.
Muhaddis İbni Hacer, İsâbe isimli eserinde hadis rivayetinde bu¬lunan 1500 küsur kadının kısa hayatlarını anlatır.
Fıkıh alanında da sahabi kadınlardan söz sahibi olanlar vardı. Hz. Fatıma, Hz. Hafsa, Ümmü Seleme, Ümmü Süleym, Hz. Esma, Ümmü Hâni, Ümmü Habibe sadece bunlardan birkaçıdır.
Bu ilim öğrenme aşkı daha sonraki asırlarda da devam etmişti. İmkân ve fırsat bulan mü’min kadınlar çeşitli ilim, sanat ve mesleklerde ilerlemişler, tarihlere geçmişlerdi.
Bunlardan birkaç misâl:
Hz. Aişe’nin zeki bir talebesi olan Amrâ binti Abdurrahman, Ömer bin Abdülaziz’in ifadesiyle Hz. Âişe’nin rivayet ettiği hadisleri en iyi bilendi. Müslümanlar birçok anlaşılmaz ve zor meseleyi ondan sorarak öğreniyorlardı.
Hicri ikinci asırda yetişen ve asrın meşhur hadisçilerinden olan Nefise binti Hasen, İmam Şâfiî’ye hadis hususunda ders verecek derecede bilgiliydi. Mısır âlimlerinin en çok itibar ettiği âlimeler içinde yer alıyordu.
Altıncı asırda Sühde binti Ahmed, hat sanatında şöhret bulmuş, özellikle hadis sahasında müracaat edilecek seviyede bir ilme ulaşmıştı.
Hicri yedinci asırda yetişen Zeynep binti Abdurrahman, birçok büyük âlimden ilim öğrenmiş, hattâ meşhur müfessir Zemahşeri bile kendisine icazet (diploma) vermişti.
İslâm tarihi boyunca, gerek ilimde, gerekse sanat ve ticarette böy- lesi söz sahibi olmak için hem okumak, hem de yazmak gerekmektedir. Çünkü ilim ancak her iki unsurun bir arada bulunması ile elde edilir.
“İlmi yazı ile kaydedin” hadisi bu hanımlar için bir rehber olmuştur. Bu kadar örnek varken, kadına yazı öğretmeyi yasaklayan bir fikrin doğruluğuna inanılır mı?
Kadınlara yazı öğretilmemesine delil olarak gösterilen, Kütüb-ü Sitte dışında kalan ve farklı lâfızlarla rivayet edilen bir hadis vardır: “Kadınlara yazı öğretmeyin. Onlara sadece ip eğirmeyi ve Nûr Sûresini öğretin.”
Bu rivayeti hadis ilmi açısından tenkide tabi tutan İmam Zehebî, hadiste ismi geçen bir kişinin güvene lâyık birisi olmayıp yalancı olduğunu belirterek, hadisin uydurma olduğunu açıklar.
Bu rivayetin bilhassa Asr-ı Saadette uygulamaya konmadığı, hatta aksine hareket edilmesi de, hüküm bakımından geçersizliğini bildir-mektedir.
Diğer taraftan, sahih hadis kitaplarında kadınlara yazı öğretilmesini teşvik eden hadisler vardır. Meselâ Sünen-i Ebû Davud’da Şifa binti Abdullah şu hadisi anlatır:
“Ben Hafsa’nın yanında bulunurken Resulullah (a.s.m.) yammıza geldi. Hafsa’ya beni göstererek ‘Buna yazıyı öğrettiğin gibi nemleyi (bedende çıkan bir çeşit yara) ve rukyeyi (şifa dualarını) öğretmez misin?’ buyurdu.”
Bu hadisi delil olarak zikreden Hattabî ve İbni Cevzî gibi âlimler, kadınlara yazı öğretmenin caiz olduğu hükmünü çıkarmışlardır.
İmam Buharî, Edebü’l-Müfred isimli eserinde, “Kadınlara mektup yazma ve onların cevap vermesi” adlı bölümde şu rivayete yer verir:
Âişe binti Talha anlatıyor:
Ben Hazret-i Âişe’nin himayesinde bulunuyordum. Her beldeden ona insanlar gelirdi. Benim onun yanında konumumdan dolayı da yaşlılar sıra ile bana gelirdi. Gençler ise beni kardeş edinir ve hediyeler verirlerdi. Şehirlerden de bana mektup yazarlardı. Hazret-i Âişe’- ye derdim:
“Teyzeciğim, bu falanın mektubu ve hediyesidir.”
Hazret-i Aişe ise bana, “Kızım, ona cevap ver ve ona mukabelede bulun. Sende verecek bir hediye yoksa ben sana veririm.”
Bu rivayet açıkça Hz. Âişe’nin bir talebesi hükmünde olan kadına yazı öğrettiğini ve gelen mektuplara cevap vermeye izin verdiğini gösteriyor. Özellikle gelen mektuplara cevap vermeyi tavsiye ve teş¬vik edişi konumuz açısından dikkat çekicidir.
Kadına yazı öğretilmemesinin asıl sebebi, “Kadın yazı öğrenirse bozulabilir, yabancı erkeklere istek ve meramını mektupla bildirir”
endişesidir.Oysa kadın yazı bilmese de, böyle bir kötü düşünce içinde olduğu sürece kendini kolayca o yola sevk edebilir, arzusunu gerçekleştirme yönüne gidebilir.Kadına yazı öğretmeyi yasaklayıcı tavsiyeler yerine, sünnete göre onun eğitimine, terbiye ve yetiştirilmesine ağırlık veren ifadeler yer alsaydı, herhalde böyle bir yanlış inancın yaygınlaşmasına meydan verilmemiş olurdu.
İslâm, kadın-erkek herkesin okumasının, ilim öğrenmesinin gerektiğini bildirir. İlim öğrenmek ise hem okumakla, hem de yazmakla gerçekleşir.Ayrıca Peygamberimizin (a.s.m.) kadına yazı öğretilmesini bildiren açık emirleri varken ve bu beyanlar sahih hadis kitaplarında yer alırken, bunun aksi olan düşüncenin sünnetin ruhuna ve prensiplerine uymadığı açıktır.İlim öğrenmek farz olduğuna ve öğrenmenin de bir yolu yazıdan geçtiğine göre, artık yazıyı yasaklayan tavsiyelerin bir dayanağının kalmadığı görülür.