Kadın Kim İçin Süslenmelidir?

By | 26 Ocak 2015

kadin-kim-icin-suslenmelidir İslâm, kadınların süslenmesine karşı değildir, tam tersine bunun, onların yaratılışlarının bir gereği olduğunu, kocalarına karşı yapmaları gereken vazifeler arasında bulunduğunu kabul eder. Ancak, sadece kocalarım memnun et¬mek için süslenmeli ve kullanılan süs mal¬zemeleri israfa kaçacak nitelikte olmamalıdır.
Güzel koku, karı-koca arasındaki samimiyetin ve yakınlığın artmasına yardımcı olan faktörlerden birisidir. Bunun içindir ki, Peygamberimiz, dünya nimetleri arasında hoşuna gidenlerden birisinin de “güzel koku” olduğunu belirtir.

Bir aile bütünlüğü içinde hayatlarım devam ettirme kararında olan eşler bu hususa dikkat ettikleri takdirde birbirlerine olan sevgi ve alâkaları daha da gelişecektir. Bunu ihmal eden eşler ileride birtakım tatsızlıkların bundan kaynaklandığım da göreceklerdir.
Böyle bir rahatsızlığın önüne geçilmesi için Peygamber Efendimiz, erkeğin haramını bu hususta ihmalkâr gördüğünde onu uyarabileceğim tavsiye eder.
Kadın da bu eksikliği kocasına karşı giyinip kuşanarak, süslenip koku sürerek giderirse sünnetin kendisinden beklediği görevi yerine getirmiş olur.
Hanımların kocalarına karşı “cazip” ve süslenmiş olarak görünmeleri tavsiyesinde bulunan Peygamberimiz, mesleği kadınları süslemek olan ve bu işe devam edip etmeyeceğini soran Ümmü Râle’ye şu cevabı verir:
“Onları kocaları için güzelleştirip süslemeye devam et.”
Görüldüğü üzere İslâm, kadınların süslenmesine karşı değildir, tam tersine bunun, onların yaratılışlarının bir gereği olduğunu, kocalarına karşı yapmaları gereken vazifeler arasında bulunduğunu kabul eder.
Ancak süslenmede iki husus vardır: Birisi, bu süslenmeyi, koku kullanmayı sadece kocalarını memnun etmek için yapmaları; diğeri de kullanılan süs malzemelerinin israfa kaçacak nitelikte olmamasıdır. Bu, meselenin doğru ve uygun olanıdır.
Bir de sakıncalı ve hatalı olan yönü vardır ki, o da kadınların bu süs malzemelerini ve parfüm ve deodorantları evlerinin dışında, çarşı pazarda gezerken, yabancı erkeklere güzel ve câzip görünmek, onların dikkatini üzerlerine çekmek maksadıyla kullanmalarıdır.
Hattâ değil çarşı pazara çıkarken, camiye ibadet niyetiyle giderken bile güzel kokular sürünerek çevrelerinin dikkatlerini çekmelerine izin verilmez.
Bu husustaki hadis-i şeriflerin meâlleri şöyledir:
“Herhangi bir kadın koku sürünürse, o halde iken yatsı namazında cemaatimize gelmesin.”
Ebû Hüreyre’nin yanma çok keskin bir koku sürmüş bir kadın geldi.
Ebû Hüreyre ona, “Nereye gidiyorsun ey Cebbar olan Allah’ın kulu?” diye sordu.
Kadın, “Mescide gidiyorum” dedi.
Ebû Hüreyre, “Koku mu süründün?” diye sordu.
Kadından, “Evet” cevabını alınca, “Hemen evine dön ve yıkan. Çünkü ben Resulullah’ı (a.s.m.) şöyle buyururken işittim:
“Allah Teala, koku saçarak mescide giden bir kadından, dönüp yıkanmadıkça hiçbir namazı kabul etmez.”
Bu hadis-i şerif, koku süründükten sonra mescide gidecek kadının gusleder gibi iyice yıkanmasını ister.Buradaki ifâdeler koku sürünen kadının gusletmesi gerektiğini değil de, kokunun etkisi bulunan yerleri, gusüldeki gibi kokunun eseri kalmaymcaya kadar yıkayarak gidermeye çalışmasını anlatır.
Kadının koku sürünerek evinden dışarı çıkmasının sorumluluğuna gelince; kolonya, parfüm, deodorant kullandıktan sonra sokağa, yabancı erkeklerin yanma çıkan bir kadının ilk dikkati çeken yönü, süründüğü kokunun başkaları üzerinde yaptığı etkidir.Kadından böyle ilgi çekici bir kokunun geldiğini hisseden erkek, ona karşı değişik bir duygu ile bakar. Bu duygu şüphesiz şehevidir.Bu husus sadece kokuyla sınırlı kalmaz, diğer süslenme çeşitlerini de içine alır.Meymûne binti Sâ’d’in rivayetine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:
“Kocasından başkasına kendisini süsleyip dışarıya çıkan bir kadın kıyamet gününde nursuz bir karanlığa benzer.”Evet, bir kadının yabancı erkeklerin ilgisini çekecek bir tavır içine girmesi, başkalarının dikkatini üzerinde toplayacak, herkesin kendisine bakmasına sebep olacak bir halde bulunması dinî sorumluluk gerektiren bir davranıştır.Çünkü, bu sebeple başkaları kendisi yüzünden; bakmak, şehevî bir duyguya kapılmak gibi günaha girmiş oluyor. Kendisi ise hem yapmış olduğu bu hoş olmayan davranışı yüzünden günah işliyor, hem de başkalarının haram işlemelerine sebep olduğundan iki kat günah işlemiş hale geliyor.Bu sorumluluğun ağırlığını ve günahın “bir” olarak kalmayıp birden fazla kimseyi kapladığından dolayıdır ki, bir hadis-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyururlar.
“Hangi kadın koku süründükten sonra sokağa çıkar, üzerindeki kokuyu duymaları için bir topluluğun yanma uğrar geçerse, zinâ etmiş olur.”
Hadiste, bu hareketin “zinâ” gibi nitelendirilmesi, zinâdan sayılmasının sebebi; zinâya doğru giden bir yol, açılan bir kapı olmasıdır.
Zinâya giden bu yol hakiki olmayıp mecâzîdir. Yâni, kadın süslenip püslenerek, kokulanıp tütsülenerek sokağa çıkar, yabancı erkeklerin dikkatini çekmek niyetini taşırsa, bir günaha giden bir çığıra girmiş olur.
“Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinâsı dinlemek, dilin zinâsı konuşmak, elin zinası tutmak, ayağın zinâsı yürümek” mealindeki hadis, adım adım zinâya sebep olan yollara dikkatimizi çeker.
Zinâ gibi aileyi, toplumu içten çökerten günahların da öncüleri vardır. Cinsel bir istek duyarak bakmak, konuşmak, beraber yürümek, tokalaşmak bunlardan sadece birkaçıdır.
Koku sürünerek dışarı çıkan bir kadın da “koklama” yoluyla bu günaha bir öncülük etmiş olur.
Dolayısıyla zinâ yapmış gibi büyük günaha girmese de, yine bir günah işlemiş olur; işlemiş olduğu günah “zinâ” sınıfına girer.
Her koku sürünen, yabancı kadına bakan, onunla tokalaşan, konuşan her erkek mutlaka zinâya gidecek diye bir kural da yoktur.
Burada İslâmiyet esas olarak, büyük günahlara vesile olacak, büyük suça götürecek sebep ve yolları kapatmış, onlara tevessül etmeyi de önlemeye çalışmıştır.