İstişare Nedir?

By | 21 Haziran 2015

istisare-nedir“Bir bilene sor! İki bilgi bir bilgiden hayırlıdır.”
İstişare, bir konuda birinin veya bir heyetin fikrine müracaat etmek, görüşünü almak, danışmak anlamına gelir.
İstişare, verilecek kararların isabetli olarak verilebilmesinin ilk şartıdır. Bir mesele hakkında iyiden iyiye düşünülmeden, başkalarının fikir ve tenkitlerine arz edilmeden verilen kararlar, çok defa hüsran ve hezimetle neticelenir. Düşüncelerinde kapalı, başkalarının fikrine hürmet etmeyen “kendi kendine” birinin, üstün bir fıtrat, hatta dâhi de olsa, her düşüncesini meşverete arz eden bir diğer insana göre daha çok yanıldığı görülür.
En akıllı insan, meşverete en çok saygılı ve başkalarının fikirlerinden en çok istifade eden insandır. Yapacağı işlerde kendi düşünceleriyle iktifa eden ve hatta onları başkalarına da kabul ettirmeye zorlayan ham ruhlar, etraflarından hep nefret ve istiskal görürler. Güzel neticelerin elde edilmesinin ilk şartı meşveret olduğu gibi, kötü âkıbet ve hezimetlerden korunmanın ehemmiyetli bir vesilesi de, dostların yüksek fikirlerinden istifadeyi ihmal etmemektir.
Meşveret, sınırlı akıl, sınırlı düşünceye sınırsızlık kazandırmanın önemli bir yoludur. Meşveret kadar zengin bir devlet ve güçlü bir ordu yoktur. Sahabe, medih makamında, “Onların işleri, aralarında meşveret iledir.” (Şura, 42/38) beyanıyla, başka sıfatlarla değil de, meşveretle yâd edilmiştir.
Akıllıdan birkaç adım daha ileri akıllı, başkalarının akıl ve düşüncelerine de değer verendir. Düşüncelerdeki pasları çözecek en müessir iksir, meşverettir. İki akıl bir akıldan hayırlı ise, yüzlerce akıl evleviyetle bir akıldan hayırlı olur. İşte meşveret, bunca aklın bir araya gelmesinin adıdır. Kendi akıllarına güvenip başkalarının düşüncelerine müracaat etmeyenler, dâhi de olsalar, muhakemeye önemli bir derinlik kazandıran meşvereti terk ettiklerinden dolayı akılsız sayılırlar.
Bir işe başlamadan önce gerekli olan her danışma yapılıp tedbirde kusur edilmemelidir ki, sonra etrafı suçlama ve kaderi tenkit etme gibi, musibeti ikileştiren yanlış yollara gidilmesin. Evet, bir şeye azmetmeden evvel, âkıbet güzelce düşünülmez ve tecrübe sahipleriyle görüşülmezse, neticede hayal kırıklığı ve nedâmet kaçınılmaz olur.
İstişare; ehli ile, sancılı ve ızdıraplı ruhlarla ve sırtında küfe taşıma hassasiyeti ile hareket edenlerle yapılırsa mesuliyet de kalkmış olur. Geleceğin büyük problemlerini istişare mekanizması içinde öğütmek ve kat’iyyen münferid hareket etmemek istişarenin hakkı ve gereğidir.
Efendimiz bu konunun da hakkını verenlerin başında gelir. Hatta ailevî/şahsî meselelerde bile ashabıyla istişare etmişti. Zaten Cenab-ı Hakk O’na, böyle davranması için gerekli işareti vermişti. “Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyle ise onlar(ın kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile. (Yapacağın) iş(ler) hakkında onlara danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah’a dayan; Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran, 3/158)