İslâm’da Aile

By | 16 Nisan 2015

islamda-aile

Dinimizde, Allah (cc)’a kulluk bakımından kadın ile erkeğin konumları birbirinden farklı değildir. Bunların kadın veya erkek olarak birbirine karşı bir üstünlükleri yoktur. Her iki cins de İslâm’ın insana verdiği değerden eşit pay almışlar ve her ikisi de Allah (cc)’a kulluk etmek üzere yaratılmışlardır. Her iki cins de bu gayeye uygun kabiliyetlerle donatılmışlardır. İnsanlık ve kulluk bakımından biri diğerinden üstün değildir. Ancak her iki cinsin yaratılıştan gelen birtakım farklılıkları vardır.
Bu hususlar, Kur’an ve Sünnet’te, en küçük bir şüphe ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde ifade edilmiştir:
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, Allah (cc)’a itaat eden erkekler ve Allah (cc)’a itaat eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabırlı erkekler ve sabırlı kadınlar, saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, Allah (cc) yolunda harcayan erkekler ve Allah (cc) yolunda harcayan kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah (cc)’ı çokça anan erkekler ve Allah (cc)’ı çokça anan kadınlar var ya; işte Allah (cc) bunlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. “(Ahzâb, 33/35)
“Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, bir şey yapan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun ben de onların kusurlannı örteceğim ve onlan, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.. “(Al-i İmrân, 3/195)
“Mü’min erkekler ile mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emrederler, kötülükten nehyederler; namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah (cc) ve Resûlü’ne itaat ederler, işte bunlara Allah (cc) rahmet edecektir; çünkü Allah (cc) izzet ve hikmet sahibidir.” (Tevbe,9/71)
“Kaynaşmanız için size, kendinizden (sizin gibi insan cinsinden) eşler yaratıp da sizi, sevgi ve merhamet ile birbirinize bağlaması da O’nun âyetlerindendir.” (Rûm 30/21)
Bir zaman, Hz. Peygamber’in eşi Ümmü Seleme, ilk bakışta haksızlık gibi gözüken bazı konulan dile getirerek Peygamber Efendimiz’e, erkeklerin savaşıp, kadmlann savaşmaması ve benzeri hususlarda bazı sorular sormuştur. Hz. Peygamber de iki âyetle bu sorulara cevap vermiştir. Bunlardan biri yukanda geçen Ahzab sûresinin 35. âyetidir. Bu âyet, kadınlarla erkeklerin insanlıkta, kullukta ve mükâfatta eşit olduklarımı belirtmektedir. Genel kaide budur. Bazı noktalardaki farklılıklar ise, insanı kabiliyetlerle, farklı sebep ve hikmetlere bağlıdır. Hz. Peygamber’in bu hususta zikrettiği ikinci âyetin meali ise şöyledir:
“Allah (cc)’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri vardır, kadmlann da kazandıklarından nasipleri vardır.” (Nisâ, 4/32)
Bu âyete göre, mutlak olarak bir cins, diğer cinsten daha üstün değildir; Allahû Teala (cc), hem erkeğe hem de kadına, karşı cinse nisbetle onu daha üstün kılan birtakım özellikler vermiş, böylece birbirlerini tamamlamalarını sağlamıştır. Erkeğin veya kadının birbirini tamamlamak yerine mutlak eşitliği istemeleri; fıtrata, yaratıcının istediği ve toplum için zaruri olan dengelere ters düşmektedir.
Sonra şu da var ki, kadmlann orduda, kendileri için daha uygun olan geri hizmetleri ifa ederek cihadın şeref ve sevabını elde etmeleri mümkündür. Bunu bildiren hadisler vardır. Islâm tarihinde, gerektiği zaman hanımların doğrudan savaşa katıldıklarını ve kahramanca çarpıştıklannı gösteren şerefli tablolar da eksik değildir.
İslâm’da kadının yeri hakkında sıraladığımız bu açık ve kesin hükümler; günümüzde dergilerde, gazete ve televizyonlarda, kadına yapılan haksızlıkları bahane yapıp İslâmiyet’e hücum şeklinde ortaya çıkan görüşlerin haksızlığını göstermektedir. Bununla beraber, dillerine doladıkları bazı nakiller ve örnekler, işin aslını bilmeyenleri yanıltabilecek ve şüpheye düşürebileceğinden, bir nebze değinmekte fayda vardır:
Birtakım kimselerin ağızlarına sakız ettikleri ve Islâm’a saldırmak için bahane olarak kullandıkları miras, kan bedeli, boşama, çok evlilik ve kadınların dövülmesi gibi bazı meseleleri duymuşsunuzdur.
Bu kimselerin iddiasına göre İslâm dini, kadına değer vermediğinden onların mirastaki paylarını ve kan bedellerini, erkeklerin yarısı olarak tayin etmiş, bununla da kadının yarım insan olduğunu ima etmek istemiştir.
Bu hukukî düzenlemelerin, insanın yarımlığı veya bütünlüğü ile bir ilgisi yoktur. Buradaki husus, nimet-külfet dengesini dikkate alarak adaleti gerçekleştirmektir. Evet, kadının erkek kardeşi, ona nispetle babasının mirasından bir kat fazla pay alır; ancak bunun sebebi, erkeğe yüklenip de, kadının muaf tutulduğu yükümlülüklerdir. Bu yükümlülüklere örnek verecek olursak; askerliği gösterebiliriz. Erkek askere gider, işinden gücünden ayrılır; kadın ise zaruret bulunmadıkça askere alınmaz. Kadın zengin bile olsa, onun geçimini temin etmekle kocası yükümlüdür. Akraba içinde yardıma muhtaç olanlara maddî yardımda bulunmak da erkeğin vazifesidir. Yine, evlilik bağı kurulurken kaide olarak masrafı erkek yapar ve kadına mehir adıyla bir güvence bedeli verir veya borçlanır. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Bütün bunlar hesaba katıldığı zaman, maddî bakımdan kadının korunduğu ve kârlı çıktığı anlaşılır.
Yine İslâm muhaliflerinin iddialarına göre, boşama yetkisi erkeğe verilmek suretiyle kadın, erkeğin iki dudağı arasından çıkacak bir çift söze mahkûm edilmiştir.
Oysa durum hiç de iddia edildiği gibi değildir. İslâm’da kadınlar boşanmak için mahkemeye başvurabilirler, bazı durumlarda tek başlarına mahkemelerde şahitlik edebilirler, belli bir yaşa kadar -erkeklere tercihen- çocuklarını yanlarına ve himayelerine alabilirler.
İslâm düşmanlarının dillerine doladıkları “birden fazla kadınla evlilik ve kadını te’dip hakkı” da onların anladıkları ve takdim ettikleri gibi değildir. Her şeyden önce, kadınlar, evli erkeklerle evlenmek zorunda değildir. Birden fazla evlilik, birtakım zaruretler nedeniyle ortaya çıkmış bulunmaktadır. İslâm, birden fazla evlenmeyi ne emretmiş, ne de tavsiye etmiştir. Ancak zaruret bulunduğu zamanlarda, kadınların lehine olarak tavsiye etmiştir. Bu da iddia edildiği gibi erkeklerin lehine değil, kadınların lehinedir.