İcmali Ve Tafsili İman Nedir?

By | 31 Temmuz 2015

icmali-ve-tafsili-iman-nedirİmân, inanılması gereken konular/esâslar bakımından icmâlî îmân ve tafsîlî îmân olmak üzere iki başlık altında açıklanır:
a) İcmâlî îmân: İnanılması gerekli olan esâslara kısa ve kestirme yoldan topluca inanmak demektir.

Örneğin:
“Allah’ı ve O’ndan geleni kalb ile tasdîk ve dil ile ikrâr etmek” gibi. (Bu mânâyı Tevhîd ve şehâdet kelimesi ifâde etmektedir ki:)
îmânın, kısa ve en mücmel özlü/özet olan şekli (İcmâlî îmân), Tevhîd ve Şehâdet kelimelerinde özetlenmiştir.
Kelime-i Tevhîd (Tevhîd Kelimesi):
Lâ ilâhe illallâh, Muhammedür-Resülullâh- Allah’tan başka ibâdet edilecek hiçbir ilâh yoktur, M uhammed (aleyhisselâm) Allah’ın Resûlü-Peygamberidir.” cümlesidir.
Şehâdet Kelimesi (Kelime-i Şehâdet) ise:

“Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resülüh” Ben Şahitlik ederim ki Allah’tan başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur ve yine şahitlik ederim ki Muhammed (a.s.) Allah’ın kulu ve Resûlü Peygamberidir.”
îmânın 6 şartını içine alan Âmentü’nün Arabça metni şu kelimelerdir:

b) Tafsîlî îmân:
Tafsîlî îmân, îmân edilecek olan esâsların ve inanılması gereken hususların ayrıntılı olarak her birinin, ayrı ayrı öğrenilip îmân edilmesi/inanılması demektir.
Tafsîlî îmân’da birinci mertebede: Allâh’a, Peygamber’e ve âhiret gününe inanmak vardır. İlmihâllerin îtikâd bölümünde bu ayrıntılı bilgilere yer verilir. İkinci derece ve mertebede ise; îmânın altı şartı, “Âmentü’de” yer alır.
Tafsîlî îmân’da Allâh’a, meleklerine, kitablarına, Peygamberlerine, âhiret gününe, öldükten sonra tekrar dirilmeye, cennet ve cehennemin, sevâp ve azâbın varlığına, kazâ ve kadere ayrı ayrı inanmak vardır.
îcmâlî îmân ile bir çırpıda mü’min olan kimse, Allâh yoluna, din yoluna girmiş olan bir Müslüman, artık îmânın bu birinci basamağında kalmayıp daha yüksek/daha geniş, mertebe ve basamaklara yönelmek ve yükselmek zorundadır. Bu da; “Âmentü”yü ve içindekileri öğrenip inanmakla elde edilmiş ve kazanılmış olur ve olacaktır.
“Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve ru- sulihî vel-yevmil-âhiri ue bil-kaderi, hayrihî ve şerrihî minallâhi Teâlâ vel-ba’sü ba’delmevt, Hakkun Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh”
Ma’nâsı: “Ben; Allah’a, Allah’ın meleklerine, Allah’ı n kitablarma, Allah’ın Peygamberlerine, Âhiret gününe, Kadere: Hayır ve şerrin (iyilik ve kötülüğün) Allah’ın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek haktır/vardır. Ben şehâdet (şahitlik) ederim ki, Allah’tan başka İlâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Hz. Muhammed (aleyhisselâm) Allah’ın kulu ve Resûlü/Peygamberidir.”
Âmentü’nün bildirdiği îmânın bu altı şartını şöyle de ifâde edebiliriz:
1. Allah’a (yâni Allâh’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed (Aleyhisselâm)’mın Allah’ın kulu ve Peygamberi olduğuna inanmak (Kelime-i Teuhîd ve Şehâdet’in) ifâdesidir.
2. Allah’ın meleklerine,
3. Allah’ın kitâblarına,
4. Allah’ın bütün peygamberlerine,
5. Âhiret gününe,
6. Kadere; hayır ve şer, acı tatlı her şeyi (İyilik ve kötülüğü, Allah’ın takdir edip yaratmasıyla olduğuna, öldükten sonra (tekrar) dirilmeye inanmak, demektir.
Bu altı esâs îmânın kökü, İslâm inancının temelidir. Buna “îmânın 6 şartı” denir
Bülûğ çağma giren ve olgunluk yaşında olan her akıl sâhibi insanın erkek, kadın yukarıdaki bu esâslara inanması farzdır (yâni Allâh’ın kesin emridir). Bu temel esâslara “Tafsili îmân” (ayrıntılı/açıklamalı îmân) denir.
Bu yüksek bilgileri öğrenmiş olan bir müslüman îmânda kemâle erer, olgun bir müslüman olur ve Allâh’ın sevdiği kulları arasına girmeyi hak eder/aday olur. Allâh’ın izni ve lûtf-u keremiyle.