Hz. Muhammed (S.A.V.)’in Hastalığı ile İlgili Sekizinci Olay

By | 18 Mart 2015

hz-muhammed-s-a-v-in-hastaligi-ile-ilgili-sekizinci-olay    İmam Ali (Allah ondan razı olsun) şöyle demiştir:
— O Hazretin hastalığı artınca vasiyetlerde bulundu. Ben:
— Yâ Resûlallah! Bu vasiyetler veda alâmetidir! dedim. O da şöyle buyurdu:
— Evet yâ Ali! Gönlüm bu dünyaya darıldı.
Sonra yastığa dayanıp uykuya daldı. Daha sonra da mübarek gözlerini açtı. Ve:
— Ey Cebrail! Ettiğin anda vefa göster! dedi. Beni yanına çağırdı. Mübarek başını sineme dayadı. Yüzünün mübarek rengi değişti. Mübarek alnı terledi. Fatıma, bu hali görünce gücü kalmadı. Kalktı, oğulları Hasan’m, Hüseyin’in elinden tuttu. Ağlamaya başladı.
— Vah babacığım! Kızını kim gözetir? Hasan’ı, Hüseyin’i kime ısmarlıyorsun? Ali’yi kim bilgilendirir? Yakınlardan gelen ümmetine kim ziyafet çeker? Vah babacığım! Canım sana feda, senden sonra halim nice olur! Kimin sözlerini işitecek, dinleyeceğim ben? Gözüm senin bakışlarından sonra kime bakabilir? dedi. Peygamber (S.A.V.) onun iniltilerini işitince mübarek gözlerini açtı. Fatıma’yı yanma çağırdı. Mübarek elini göğsüne koydu. Ve:
— Yarabbim! Buna sabır ihsan eyle! Ey Fatıma! Sana müjde olsun ki, bütün ev halkından ilk önce sen bana kavuşacaksın! dedi durdu. Sonra yeniden:
— Yâ Fâtıma! diye buyurdu. Ey iki gözümün nuru kızım! Baban can çekişmektedir.
Bu acıklı sözlerden sonra Fatıma hıçkırıklara boğuldu, sonra kendinden geçti. Hazret-i Ali (K. Vecheh). Fâtıma’ya:
— Yâ Fâtıma! Kendine gel! Çok acı çekme! dedim. Bu sözlerimi duyan Resulullah (S.A.V.):
—Bırak, incitme Fâtımayı ya Ali! Gözleri babası için yaş döksün! diye buyurdu, sonra göz kapaklarını yanaklarına doğru indirdi. Fâtıma da Haşan ve Hüseyin’e seslenip:
— «Kalkın! Şefkatli, sevgili babanızın yanma gidin. Belki size küçük bir şey verir de gönlünüz teselli bulur!» dedi. Onların ikisi de Resulullah (S.A.V.)’in yanına vardılar. İmam-ı Haşan (Allah ondan razı olsun):
— «Ey babacığım! Senin ayrılığına kim sabreder? Bu gönül dağınıklığını kim giderebilir? Sen gittikten sonra kardeşime, anama, babama kim şefkat gösterir? Müminlerin anaları ve ashabın bu güzel ahlâkı nerede bulurlar?» dedi. Bu anda orada bulunan müminlerin anaları bu ciğerden sözleri işitince hepsi feryada, hıçkırmaya, ağlamaya başladılar. İnlemeleri gökkubbeye yükseldi.

Hazret-i İmam Ali (Allah ondan razı olsun) yine demiştir ki:
— Artık benim de aklım başımdan gitmişti. Ağlamaya başladım. Oda kapısında bekleşen Ashab-ı Kiram da feryada başlayıp ağlaştılar. Ve:
— Kapıyı açın! Bir kezcik olsun, bir daha, o mübarek yüzü görelim dediler. O Nebiyyül Harameyn, Resûlüs Sakaleyn, Habib-i Rabbül Alemiyn ashabın bu hıçkırıklarını işitip:
— Kapıyı açın! diye buyurdu. Kapı açıldı. Muhacirin ve Ansar odaya doluştular. Resulullah (S.A.V.) de sabır ve sükutu emretti. Sonra:
— «Siz halkın özü ve en şerefli kişilerisiniz! Eğer sizden sonra ne kadar kimse gelse herkesten önce sizler Cennete girersiniz! Dininizi ayakta tutmak için ayak diretin! Kur’ân-ı Azîm’i ebedî önder sayın, şeriat hükümlerinden gafil olmayın!» diye buyurdu. Sonra mübarek gözlerini kapadı. Ve mübarek teni terledi. Ben ashaba işaret ettim, odadan çıktılar. Sonra Ayşe:
— Bana öğüt ver yâ Resûlallah! dedi. Ona şöyle buyurdu:
— Ey Ayşe! Evinin bucağında sakin ol. Allahü Teâlâ’nın koruyucu ipine yapış! Netekim Hak Teâlâ şöyle buyurur:
«Evinizde, sakin olun, oturun, önceki câhiliyet devrindeki kadınlar gibi (cilveli, oynak) yürümeyin, namazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. Allah’a ve Resulüne itaat edin. (Boyun eğin). Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden yalnızca günahı gidermek ve sizi en temiz biçimde tertemiz kılmak istiyor.» (Ahzâb sûresi, âyet: 33)
Sonra Hazret-i Peygamber (S.A.V.) o kadar ağladı ki, orada hazır olanların sinelerine ateşler vurdu. Ümmü Seleme o zaman:
— Yâ Resûlallah! dedi. Senin bütün günahların yarlıganmıştır. Mağfiret edilip, bağışlanmıştır. Ya niçin ağlıyor, gözyaşı döküyorsunuz?
Buna Resulullah (S.A.V.) şöyle cevab verdi:
— Ümmetime rahmet, sevgi ve şefaat sebebiyle ağlıyorum.
Sonra Fatıma Hatun:
— Baba, baba! dedi. Seni kıyamet günü ben nerede bulabilirim.
Hazret-i Muhammed (S.A.V.) de:
— Cennet kapısında bulursun! diye buyurdu. Ve:
— Eğer, dedi, orada buluşmak nasip olmazsa Kevser Havuzu üstünde ümmetime Kevser suyu dağıtırken beni bulursun! Orada da kavuşmak müyesser olmazsa Sırat Köprüsü başındayımdır. Oradan ümmetimin selâmetle geçmesini dilemekteyimdir. Eğer orada da buluşamazsak günah ve sevapların tartıldığı İlâhi terazi başmdayımdır.Orada ümmetimin iyi amellerinin fazla olması için yardımcıyımdır. Beni, ey kızım, o yerde de bulamazsan Cehennem kıyısında Tamu ateşini ümmetimden uzaklaştırmaya çalışmaktayımdır.
Fatıma (Allah ondan razı olsun) bu müjdelere sevindi. Sonra mübarek gözlerini sabaha kadar uykuya yumdu.
*
Yine naklolunmuştur ki, Hazret-i Muhammed (S.A.V.)’in âhiret diyarına göç etmesinden üç gün önce Cebrail (A.S.) gökten inerek gelmiş ve şöyle demiştir:
— Yâ Resûlallah! Allahü Teâlâ sana selâm edip bir nesneyi soruyor. O soru kendisince bilinmektedir. Ama, Habibim kendisini nasıl buluyor ve ne haldedir?
Hazret-i Peygamber Sallâllahü Aleyhi ve Sellem Cebrail (A.S.)’a şu karşılığı verdi:
— Kendimi çok mahzun buluyorum.
İkinci gün yine Cebrail (A.S.) geldi. Aynı soruları sorup aynı cevapları aldı. Üçüncü gün Azrail (A.S.) İsmail adında bir melekle birlikte geldi, bu melek 70.000 meleğin vekili idi. Bir rivayete göre 100.000 meleği temsil ediyordu. Ve o her melek de 1000 veya 70.000 meleğe hükmederdi. Azrail ve İsmail (Onlara selâm olsun) hücrenin kapısında beklediler. Azrail (A.S.) Resulullah (S.A.V.)’in hatırını sorduktan sonra dedi ki:
— Yâ Resûlâllah! Ölüm Meleği kapıda durmaktadır. Sizden izin bekliyor. Şimdiye kadar hiç kimseden izin istemiş değildir. Bundan sonra da hiç kimseden izin istemez.
Hazret-i Muhammed (S.A.V.) izin verdi, ölüm Meleği (Melekül Mevt) odaya girdi. Selâm vererek:
— Ey Allah’ın Peygamberi! dedi. Hak Teâlâ beni senin hizmetine gönderdi. Ve buyruğundan dışarı çıkmamamı da emreyledi. Eğer dilersen mübarek ruhunuzu kabzedeyim. Ve yüce âleme ileteyim. Veya geri döneyim, gideyim!., dedi.
Resulullah (S.A.V.) Cebrâil-i Emin’e baktı. Cebrâil (Â.S.) da:
— Yâ Allah’ın Habibi! Yüce Allah sana müştaktır, seni bekliyor dedi. Sonra Azrail (A.S.)’a:
— Aldığın emri yerine getir! diye işarette bulundu. Sonra Cebrail (A.S.):
— Ey Muhammed, ey Ahmed! dedi. Bundan sonra vahiy için asla gökten yere inmeyeceğim ve Hak Teâlâ’nm haberlerini yeryüzüne getirmeyeceğim. Benim dileğim ve istediğim Sen’din yâ Resûlallah! dedi ve göklere uçtu.