Hz. İbrahim’in Allah’ı Araması

By | 22 Kasım 2014

hz.ibrahimin-Allahı-aramasıHz. İbrahim’in Allah’ı araması sürüyordu. kabe’de ki putları yıkımıştı ve putların tanrı olmadığı konusunda haklı olduğu inancını kendince doğrulamıştı. Şimdi ne olacaktı tabiki Hz. İbrahim’in Allah’ı araması devam edecekti. Evet, putlar Tanrı değildi ama, Allah neredeydi, nasıldı?
İbrahim, arayışına kainat kitabını okuyarak devam etti. Çöl aydınlığında bir süre, başına gelenleri düşündü. Kocaman kocaman adamların nasıl olup da, babasının yaptıklarını yaratıcı olarak kabul ettiklerine şaştıkça şaştı.
İbrahim bu düşünce dünyasındayken, hava kararmaya başlamıştı. Yavaş yavaş gökyüzünün süsleri çıkmaya, yıldızlar görünmeye başlamıştı. Birden, iki gözü, iki yıldız gibi ışıldadı.
– Tamam, dedi, Ben aradığımı buldum. Galiba aradığım Tanrı, yıldızlardır. Ne kadar yüksek ve ne kadar parlak görünüyorlar…
Bu düşünce ile, hayran hayran yıldızlara bakarken, ay gecenin karanlığına bir gece lambası gibi doğuyordu.
İbrahim’in heyecanı daha da arttı ve dedi ki:
– Hayır hayır, yıldızlar yaratıcı olamazlar. Ay daha büyük ve parlak. Hem Ay gelince, yıldızlar kayboluyor. BEN BATIP GİDEN ŞEYLERİ SEVMEM …
Demek ki, Tanrı Ay idi…
Bu tefekkürle uykuya daldı. Sabaha karşı gözlerini açtı¬ğında Güneşin ilk ışıklarıyla dünya aydınlanıyordu.
İbrahim’in heyecanı son haddine gelmişti.
– Ay da Güneşle söndü. Güneş hepsinden büyük ve çok daha parlak… Demek ki, Yaratıcı Güneş imiş… BEN BATIP GİDEN ŞEYLERİ SEVMEM.
Ancak İbrahim’in bu sevinci akşama kadar sürdü. Akşamla birlikte Güneş de görünmez olmaya başlayın¬ca, yine aynı cümleyi tekrarladı:
– BEN BATIP GİDEN ŞEYLERİ SEVMEM. Güneş de, dünyamızı karanlık içinde bırakıp gitti. Öyleyse, o da yaratıcı olamaz.
İbrahim, Allah’ın asla bırakıp gitmeyeceğini, her an, her yerde hazır ve nazır olacağını düşünüyordu. Gücü, kudreti sonsuz olan Yaratıcı, daima ve her zaman yanında olmalıydı… Her gönlünü açtığında, ister gündüz, ister gece, onun yakarışını duymalıydı…
Bazen var, bazen yok olan: bazen doğan, bazen kaybolan Allah olabilir miydi? Varlığı ve durumu sürekli değişen biri, yaratıcı olamazdı. Çünkü, o zaman, değişip duran aciz yaratıklarla bir farkı kalmazdı.
“-Güzel değildi batmakla kaybolan bir sevgili. Çünkü, batmaya mahkum olan, hakiki güzel olamazdı.
Hakiki güzel olmayan; “ebedi bir aşk için yaratılan kalp ile sevilmeye değmezdi ve sevilmemeliydi.”
Batıp yitmek, kaybolup gitmek acizlikti. Aciz olan, aciz insanın ne işine yarardı? Böyle bir aciz, bağlanmaya ve tapınmaya değer miydi?
Bir varlık ki, fanidir, gelip geçicidir, esas maksat yapılmaz. Madem ki insan fanidir, fani olanı istememelidir.
Bu duygularla, Hz. İbrahim (a. s.), “Ben batıp gidenleri sevmiyorum” diye feryat etti. Dünyevi sevgililerden ve gelip geçici varlıklardan tamamen uzaklaşıp, Hakiki Sevgili’ ye gönülden ve hiç kopmamak üzere bağlandı. Hz. İbrahim’in Allah’ı araması doğru yola girmesi ile güzel sonuçlanmıştı.

hz.ibrahimin-Allahı-araması-