Hz. İbrahim (A.S.) Çocukluğu

By | 15 Nisan 2015

hz-ibrahim-a-s-cocuklugu     Önce, Allah’ın kendisine, daha çocukken doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği verdiği, Rahman’ın dostu, İbrahim’den bahsedeceğim.
O, milletinin bir sapıklık içinde olduğunu görmüş ve cahillerle birlikte olmayı kabul etmemişti. Milletinin taptığı taşları yani putları düşündü. Onların fayda ve zarar vermediklerini, görmediklerini, duymadıklarını anladı.
O taşlardan uzak durmaya ve onlara yaklaşmamaya karar verdi. Hatta onları yok etmeye niyet etti. Gidip birisi hariç hepsini parçaladı.
İşte genç İbrahim böyle yaptı. İbrahim düşündü.
Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.
Çünkü o, taş ve puttan daha üstündü. Yıldız battı. İbrahim, ben batanları sevmem, dedi. Sonra ayın doğduğunu gördü. İşte bu, benim Rabbimdir, dedi. Çünkü o, yıldızdan daha büyüktü. Fakat ay da kayboldu. Bunun üzerine şöyle dedi:
“Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum.”
Güneşin doğduğunu gördü. “Bu benim Rabbimdir. Bu, daha büyük, dedi. 0 da batınca şöyle dedi: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”

Kavmiyle tartışmaya girdi ve onlara şöyle dedi: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır.
Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız? “Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin. İman edip de îmânlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.”
İbrahim Halil böyle dedi. O düşündü, taklit etmedi. Sapıklıkta babasının yolundan gitmedi, batılda olan bir millete uymadı. Aksine nasihat edip hatırlatmada bulundu.
Babasına şöyle dedi: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim. Babacığım, şeytana tapma. Şeytan, Rahman’a karşı çıkmıştır. “Babacığım! Ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”
Babası onu tehdit ediyor, o tehdide aldırmıyor, batıla dönmeyi kesin likle kabul etmiyor. Babası ona şöyle diyor: “İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarını. Uzun bir süre benden uzaklaş.”
İbrahim Halil de şöyle diyor:
“Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? “Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?”
İbrahim ateşe atılır, sabreder, (Allah bana yeter, o ne iyi vekildir) der. Allah onu ateşten kurtarır ve ateş ona serinlik ve esenlik olur.
İbrahim çıkar, yurdu terk etmeye, kavminden ve arkadaşlarından ayrılmaya karar verir. Çünkü onlar başka bir dinde ve başka bir yoldadırlar. O şöyle der: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere) gideceğim. O, bana yol gösterecektir. Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla