Evli çiftler arasında hidâne hakkı bir problem doğurmaz. Ancak, eşler boşanırsa bu hakkın kime ait olacağı meselesi ortaya çıkar. Yukarıda zikredilen şartları haiz olan kimse bir tane olursa, yine mesele yoktur; bu vasıfları taşıyan kimse birden fazla olduğunda ve hepsi de çocuğu istediğinde, karşımıza bir tercih problemi çıkmaktadır.
Bu bakımdan, hidâne müddeti içinde çocuğun ihtiyaçları ve bakımı, daha ziyade bu işi bir kadının -varsa annenin- üzerine almasını gerektirdiği için, Islâm hukuku hidâne hakkını, öncelikle kadınlara, kadınlar arasında da öncelikle anneye vermiştir.
Çocuğun annesi yoksa, hidâne hakkı sırasıyla şu akrabalara geçer. Anneanne, babaanne, öz kızkardeş, ana-bir kızkardeş, sonra babadan kızkardeş kızları, teyze, hala.
Çocuğun bakım ve terbiyesini üzerine alacak bir kadın da bulunmadığında, sıra erkek akrabalara gelir. Bunların hak sırası da şöyledir: Baba, dede, erkek kardeş, erkek kardeş çocukları, erkek çocuk için amca ve amca çocukları.
Erkek akraba da bulunmazsa, Ebu Hanife’ye göre hidâne hakkı, çocuğun annesinin uzak akrabalarına (zevil-erham’a) intikal eder.
Elidâne hakkını haiz olan aynı derecede birden fazla kimse bulunursa hakim, çocuk için en uygun olanı tercih eder.
Şartları taşımayan veya zaman içinde kaybeden kimseden çocuk alınır ve sırada ondan sonra gelen kimseye verilir.