Hacc ve Umre’nin Hikmet ve Faydaları

By | 13 Mayıs 2015

hacc-ve-umrenin-hikmet-ve-faydalari    Kur’an-ı Kerim, haccdan bahsederken insanların maslahat ve faydalarına işaret ederek şöyle demiştir:
“Gelsinler, kendilerine ait olan birtakım menfaatlara şahit olsunlar. (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği (deve, sığır, koyun ve keçi gibi) dört ayaklı (kurbanlık) hayvanlar üzerine, bilinen günlerde Allah’ın adım zikred(erek onları kes)sinler, (Kesilen) o hayvanların etinden yiyin ve ihtiyaç içindeki fakirleri de doyurun!.” (Hacc Sûresi, 22/28)
İbn Abbas, bu âyetin tefsiri hakkında şunları söyler: “Bu âyetteki menfaatlerden maksat, dünya ve ahiret menfaatleridir. Ahiret menfaati, Allah (cc)’ın rızasıdır. Dünya menfaati ise, insanların kurban etlerinden faydalanmaları ve ticaret yapmalarıdır.”
İbn Abbas’ın bahsettiği dünya ve ahiret menfaatlerinin ayrıntılarına girecek olursak, onlan şöyle sıralayabiliriz:
a) Müslümanların biraraya gelmesi. İslâm dininin binası, müslümanlarm biraraya gelmesi ve aralarının telif edilmesi temeli üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, Allah (cc)’ın teşri kıldığı ibâdetlerin en üstünleri, müslümanlar arasındaki birliği temin eden ibâdetlerdir. Allah Tealâ (cc), aynı mahalledeki müslümanların biraraya gelmelerim sağlamak için beş vakit namazı cemaatle kılmayı teşri kılmıştır. Aynı şehir veya kasabalardaki müslümanların haftada bir defa tek bir yerde toplanmalarını sağlamak için cuma namazını teşri kılmıştır. Ayrıca tüm müslümanlarm senede bir defa biraraya gelmelerini sağlamak için de Kâbe’yi haccetmedi emredip teşri kılmıştır.
b) İslâm kardeşliğini ihya etmek, onu görülür bir şekilde meydana çıkarmak, dillerin değişik olmasının, memleketlerin birbirine uzak olmasının hiçbir önemi olmadığını göstermek için Kabe’yi tavaf etmelerini, tek bir Rabbe yöneldiklerini idrak etmelerini sağlamak için hacc ibâdetini teşri kılıp tanzim etmiştir.
c) Memleketleri ne kadar uzak olursa olsun tüm müslümanların, İslâm’ın merkezi ve tevhid nurunun fışkırıp bütün dünyaya yayıldığı Mekke’ye yöneldiklerini görürsün.
Bu, müslümanların birliğinin manevî varlıklarının tecessümü olarak görülmesi için tanzim edilmiştir.
d) Hacc, insanlann eşit olduğunu gösteren bir ibâdettir. Bu ibâdet, insanları birbirlerinden ayıran, elbise ve meskenlerde birbirlerine üstünlük taslamalarını ortadan kaldırmaktadır.
Arafat’ta, Mina’da, cemrelere taş atmada, Kâbe’yi tavaf etmede zenginlik ve fakirlik ortadan kalkar. Efendi ile hizmetçi eşit olur. Tüm müslümanlarm üzerine ruhanî bir hava çöker; Allah (cc)’a yakın olma, Onun rızasını neredeyse elle tutulur derecede hissetme halet-i ruhiyesi içinde olurlar. Bu, fevkalâde bir do-ğuştur. Çünkü insanlara, annelerinden eşit olarak doğdukları zamanı, hiç kimsenin kimseden üstün olmadığı o anı ve bütün insanların Allah (cc)’a hesap vermek üzere çıplak, yalınayak olduğu, soy ve sopun olmadığı günü hatırlatır.
e) Müslümanlara, atalarının ve peygamberlerin hallerini hatırlatarak en büyük dersi verir.
Çünkü haccm her ameliyesi bir olaya bağlıdır ki bu da hacıların şuurunda birçok hatıraları canlandırır. Meselâ hacı, Hz. İbrahim (as) ile Hz. İsmail (as)’in Beyt-i Atîk’i yaparken çektiklerini hatırlar. Hacer-i Esved’i öptüğü zaman şuurunda Hz. Peygamber (sav)’in sureti, elindeki sopayla putları devirmesi canlanır. Safa ile Merve’ye çıkınca, Hz. Hacer (r.anh)’in, oğlu Hz. İsmail (as)’e su bulmak için iki tepe arasında nasıl koştuğunu hatırlar. Mina’da cemrelere taş atarken, Hz. İbrahim (as)’in, şeytanın vesveselerine nasıl karşı koyduğunu ve onu nasıl taşladığım ve rüyasında gördüğü kurban olayını ve Hz. İsmail (as)’i kurban etmeye çalışarak Allah (cc)’m emrini yerine getirmeye nasıl gayret gösterdiğini hatırlar. Arafat’ta, Allah (cc)’ın rahmet ve mağfiretine olan ümidi artar. Hz. Peygamber (sav)’in Veda Haccı esnasında devesinin sırtında Müslümanlara okuduğu şu hutbeyi hatırlar:
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır. Arab’ın Arab olmayana hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”
f) O mübarek mevsimde, o memleketin fakirleri, kendilerine bir yıl yetecek nzıklannı alırlar.
Bu, Hz. İbrahim (as)’in duasının kabul edildiğine bir işarettir. Allah Teala (cc), Hz. İbrahim (as)’in şöyle dua ettiğini bildiriyor:
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Haram’ın yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (bunu yaptım)! Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve ürünlerinden onlara rızık ver, umulur ki şükrederler.” (İbrahim Sûresi, 14/37)
g) Hacc; bedenî meşakkatlere, hoşa gitmeyen şeylere tahammül etmeyi kolaylaştırır. İnsanlara; tevazu göstermeyi, güzel münasebeti, eski şeylerle yetinmeyi öğrenir. Kurban kesmeye, sadaka vermeye, ihsanda bulunmaya, kalbi temizleyip Allah (cc)’ın murakabesi altında olduğunu düşünmeye sevkeder. Çünkü hacc esnasında, kadına yaklaşmak, günah işlemek, kavga etmek yasaktır.