Ebu’l-Kasım’ı Ağlatan Çocuk

By | 30 Mayıs 2015

ebul-kasimi-aglatan-cocukDÖRT YAŞINDAYDI…
“Babacığım, babacığım” diye etrafında koşup oynuyordu. Çocukların en tatlı konuşmaları yaptığı yaştaydı. Büyüklerin dünyasına girme, konuşmalarla büyükleri öğrenme yaşındaydı.
Babasına isim olmuştu artık o.
En büyük oğluydu.
“Onun babası” diyorlardı artık sevgili peygamberimize.
“Ebu’l Kasım…”
Kasım’ın babası. Künyesi olmuştu peygamberimizin. Çünkü en büyük oğul ile adlandırılırdı babalar.
En büyük oğluydu ve ilk oğluydu Kasım. Nübüvvet bahçesinde, tatlı konuşmaları ve çocuk hareketleriyle peygamberimizi mutlu ediyordu.
Kasım bir gün şakımalarını kesti. Sustu Kasım. Yumdu gözlerini bu dünyaya açmamak üzere.
Açılmaz oldu dudakları. “Babacığım!” demiyordu artık.
Koşup boynuna atılmıyordu sevgili babasının. Tutmaz olmuştu minik elleri, babacığının ellerini.
Peygamberimiz, Kasım’ın vefatına çok üzülmüştü.
Hüzün yılı Kasım’ın ölümüyle başladı…
Kasım, o derece bir hüzün vermişti ki babacığının kalbine, Peygamberimiz hüznünü söyledi dağlara.
Peygamberimiz, Kasım’ın cenazesi taşınırken karşısında bulunan Kuaykıan dağına bakarak dedi:
“Ey dağ! Benim başıma gelen şey senin başına gelseydi, dayanamazdın yıkılırdın.”
Çok sevdiği oğlunun vefatının tesellisini annesi ile de giderememişti Peygamberimiz.
Hüzün yılının devamında peygamberimizin amcası ile Kasım’ın annesi Hz. Hatice de vefat etti.
Ebu’l Kasım ağlatarak ve hüzün yılını başlatarak ayrılmıştı bu dünyadan.
Çok üzgündü yaratılanların sevdalısı. Çok kederliydi. Rabb’inin Sabır ismi ile dayanıyordu acılarına.
O çocukları için hüzün duyan bir babaydı.
O çocuklarını ağlatmayan, fakat çoğu zaman çocukları tarafından yapılan sınavlarla ağlatılan bir Babaydı (a.s.m.)…
Çocuklarının ölümünde, Allah’ın ölümden sonra ikinci kez hayata döndüren ismi Muid ile teselli bulan bir Babaydı (a.s.m.)…