Düşünmenin (Tefekkürün) Fazileti

By | 23 Temmuz 2014

kuran

 

evlilikte-erkek-yalanlariAllah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de tefekkürün önemini belirtmiş ve bir­çok âyeti kerimede tefekkürü (düşünmeyi) emretmiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Gerçekten göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün bir­biri ardınca gelişinde, akıl sahipleri için ibretler vardır.”

“Gece ile gündüzün arka arkaya gelmesinde düşünenler için ibret vardır.”

Ata (k.s.) âyetin tefsirinde dedi ki:

“— Bu âyetten maksat, aydınlığın ve karanlığın arka arkaya gelmesi, gece ve gündüzün bir kanuna bağlı olarak, uzayıp kısalmasıdır.”

Şâir bunu şöyle ifade ediyor:

Akşama ey mutluluklarla giren,

Bir belâ çalarsa kapını erken;

Gecem mutlu diyip sakın sevinme,

Gece bitmiş, yanmış uyanırsın sen!

Başka bir şâir de:

Gece durak olmuş nice canlıya,

Ya başka gün, ya da öliim sonunda;

Kederle uzundur kısa geceler,

Kısadır uzunu sevinç anında!

Allah-u Teâlâ düşünenleri överek şöyle buyurdu:

“Onlar, ayakta, otururken, yanlan üstüne yatarken, allah’ı hatır­larlar. Onlar göklerin ve yerlerin yaratılışını devamlı düşünürler.” (Ali İmran/191)

İbni Abbas (r.a.) dedi ki:

“Bazı insanlar Allah-u Teâlâ hakkında tefekkür ediyorlardı (düşünü­yorlardı). Allah’ın Rasûlü dedi ki: “Allah’ın yaratmış olduğu varlıkları düşü­nün Allah’ın zatını düşünmeyin. Zira siz O’nun büyüklüğünü hakkıyla kavra- yamazsınız.”

Rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) birgün bir topluluğun ya­nından geçerken onları düşünüyor olarak buldu. Peygamber (s.a.v.) dedi ki:

“— Niçin konuşmuyorsunuz?”

Oradakiler:

“— Allah’ın yarattıkları hakkında düşünüyoruz!”

Peygamber (s.a.v.) buyurdu:

“— Böyle yapınız. Allah’ın yaratmış olduğu şeyleri düşünün fakat Al­lah’ın zatını düşünmeyin!” Şu batı tarafında, bir beyaz arz vardır. Işığı be­yaz, beyazı da ışıktır. Oranın güneşle arasında kırk günlük bir uzaklık vardır. Orada nice Allah’ın yarattığı mahluklar vardır ki, bir anlık göz açıp kapayın­caya kadar dahî günahları yoktur.”

Oradakiler:

“— Şeytan nerede, onlara musallat olarak doğru yoldan alıkoymaya çalışmıyor mu?” dediler.

Peygamber (s.a.v.):

“— Şeytanın yaratılıp yaratılmadığını bilmiyorlar” dedi.

Onlar:

“— İnsanın varlığını biliyorlar mı?” dediler.

Peygamber (s.a.v.) “İnsanın yaratılıp yaratılmadığını da bilmiyorlar”

Ata (r.a.) dedi ki:

Birgün ben ve Ubeyd İbn-i Amr (r.a.) Hz. Aişe (r.a.)’nin yanına gittik. Hz. Aişe (r.a.) perdenin arkasından bizimle konuştu.”

Hz. Aişe (r.a.) dedi ki:

“— Ey Ubeyd bizi ziyaretinden alıkoyan nedir?”

Hz. Ubeyd dedi:

“— Allah’ın Rasûlünün şu sözüdür: “Zaman zaman ziyaret edin ki, sevginiz artsın.” sözü sizi devamlı ziyaret etmemi engelliyor.”

Ubeyd sonra sordu:

“— Ey Aişe, bize Rashulüllah’ta gördüğün en şaşırtıcı olayı haber

ver!”

Hz. Aişe ağlıyarak dedi ki:

“— Onun her davranışı şaşırtıcıydı. Yanlız, bir defasında, bana ait ge­cede geldi. Tenini tenime değdirdi. Sonra, “Bana izin ver Rabbime ibâdet edeceğim!” dedi. İzin verdim. Kalktı su ibriğini alarak abdest aldı. Sonra na­maza durarak ağlamaya buşladı. Adeta sakalı su içinde kaldı. Secdeye gitti yer ıslandı. Bu şekilde namazı bitirdikten sonra yanı üzerine yattı. Bir müd­det sonra Bilal (r.a.) ezanı okumak için mescide geldi. Peygamberi öyle gö­rünce:

“— Ey Allah’ın Rasûlü, senin geçmiş ve geleceğin bütün günahların bağışlandığı halde seni ağlatan nedir?” dedi.

Rasûlüllah ona:

“— Ey Bilal Allah ömürünü uzatsın, beni ağlamaktan ne alıkoyabilir ki. Zira bu gece şu ayet vahyedildi:

“Gerçekte göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbi­rini takip etmesinde akıl sahihleri için ibretler vardır.” (Ali İmran/190)

Sonra Peygamber (s.a.v.) şöyle devam etti:

“— Bu ayeti okuduktan sonra, O’nu gerçekten düşünmeyenlere yazık­lar olsun!..”

Evzai (r.a.)’ye; “âyetlerdeki düşünmekten maksat nedir?” diye soruldu:

“— Onları okumak ve sonra da onları anlamaya çalışmaktır!” dedi.

Muhammed İbni Vâsî buyurdu:

Basralj birisi Ebu Zer’in vefatından sonra Ümmü Zer ile evlendi. Ona Ebu Zer’in ibadetinden sordu. Ümmi Zer şöyle cevap verdi:

Bütün gün evin bir köşesinde düşünürdü!

Haşan Basri (k.s.) buyurdu:

“— Bir saat düşünmek, bir gece ibadet etmekten hayırlıdır!”

Fudayl de şöyle söyledi:

“— Düşünmek kişinin yaptığı amelin iyiliği ve kötülüğünü gösteren aynadır!”

İbrahim İbn-i Ethem’e “Sen çok uzun düşünüyorsun!” diye sorarlar. Onlara şöyle cevap verir:

“— Düşünmek aklın beynidir (iliğidir)” der.

Süfyan İbn-i Uyeyne şu beyti çok söylerdi:

“Bir sözü düşünüp söylersen eğer,

Her şeyden alırsın ibreti meğer.”

Tavas’ın dediğine göre. Havariler, Hz. İsa (a.s.)’ya sordular:

“— Bugün yeryüzünde sana benzeyen biri var mı?”

Hz. İsa (a.s.) şöyle cevap verdi:

“—Evet!”

Kimin ki aklı zikirde; suskunluğu düşüncede ve bakışı, ibrette ise o ba­na benzer!

Haşan Basri (k.s.) buyurdu:

“— Kimin sözünde hikmet yoksa, o söz boş sözdür. Kimin suskunluğu düşünce değilse, o hatadadır. Kimin bakışı ibret için değilse, onun gönlü eğ­lencededir!”

Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri, ayetlerimi anlamaktan alıkoyacağım.” (Araf/170) ayeti “kalblerini buyruklarımı anlamaktan alıko­yacağım” şeklinde açıkladılar.

Ebu Said Hudri dedi ki: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“— Gözlerinize ibadetteki hakkım verin!” Oradakiler:

“— Ey Allah’ın Rasûlü gözlerin ibadetteki hakkı nedir?”

Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

“— Kur’an’ı okumak ondaki hükümleri düşünmek ve tuhaf şeylere ba­karak ibret olmaktır!”

Rivayet edildiğine göre, Mekke yakınlarında bir kadın yaşıyordu. O şöyle diyor: “Gerçekten Allah’ı düşünen muttaki kişilerin gözlerinden perde­ler kalkar ve ahiretin iyilikleri karşısında, dünya hayatını düşünmezler ve onların gözleri artık dünyayı görmez!..”

Lokman (a.s.) uzun bir zaman insanlara karışmayarak, tek oturuyordu. Dostlarından biri birgün ona uğrayarak şöyle dedi:

“— Ey Lokman çoğu zaman yanlız oturuyorsun. Halbuki insanlara ka­rışıp beraber otursan dostların çoğalır!” Lokman (a.s.) ona:

“— Çoğu zaman insanlara karışmıyarak tek oturmak düşünceyi artırır. Artmış düşünce ise cennetin kılavuzudur!” dedi.

Vehp ibn-i Münip (k.s.) dedi ki:

“— Kişi düşünmeye devam ettikçe iyi bilir. İyi bildiği sürece de iyi amel işler.”

Ömer İbni Abdulaziz buyurdu:

“— Allah’ın nimetlerini düşünmek, en faziletli ibadettir.”

Rivayet edildiğine göre Abdullah İbn-i Mübarek, Sehl İbni Ali’yi düşü­nürken gördü. Ona:

“— Düşünmede nereye vardın!” der.

Sehl şu cevabı verir:

“— Sırat köprüsüne vardım!”

Bişr (k.s.) buyurdu:

“— Şayet insanlar Allah’ın büyüklüğünü gerçekten düşünselerdi, hiçbir zaman onun buyruklarının dışına çıkmazlardı!”

İbni Abbas (r.a.) dedi ki:

‘— Tefekkür ile ve ihlasla kılınan iki rekat namaz, şuursuz bütün bir gece kılınan namazdan daha faziletlidir!”

Rivayet edildiğine göre. Ebu Süreyh (k.s.) yolda gidiyordu. Bir kıyıya

çekilerek cübbesine büründü ve ağlamaya başladı. Oradakiler kendisine:

“— Niçin ağlıyorsun?” dediler.

O dedi ki:

“— Geçmiş ömrümün, çokluğuna rağmen amelimin azlığı ve ölümü­mün çok yaklaşmasına ağlıyorum!”

Ebu Süleyman (k.s.) buyurdu:

“— Gözlerinizi ağlamaya, kalblerinizi düşünmeye alıştırınız.”

Dünya nimetlerini düşünerek, dünyalık kazanmayı arzulamak kişiyle ahiret arasında perde olur. Fakat ahireti düşünmek kişide hikmeti meydana getirir ve kalbin uyanmasına sebep olur!

Hatem İbni Esam (k.s.) dedi:

“— İbret-ilmi; Allah’ı anmak (zikir)-Allah sevgisini artırır. Düşünce kişide Allah korkusunu çoğaltır.”

İbni Abbas (r.a.) şöyle der:

“— İyi şeyi düşünmek, kişiye o iyi ameli yaptırır. Kötülükten pişman­lık duymak, kişiyi kötülükten alıkoyar!”

Haşan Basri (k.s.) dedi ki:

“— Akıllı kişi devamlı düşünceden zikire, zikirden düşünceye ait bir gelişmeyi yaşar. Bu durum öyle ki, kalbleri hikmetle doldurur. Artık o kalp hikmetle konuşan bir kalp olmuştur.

Rivayet edildiğine göre İshak ibni Halef dedi ki:

Birgün Davud Taî (k.s.) ay ışığında, bir evin damına çıkmış, yerlerin ve göklerin, yıldızların ve ayın sırrını düşünüyor ve hüngür hüngür ağlıyor­du. Kendi şuurunu kaybederek evin damından aşağıya düştü. Ev sahibi eve hırsız girdi sanarak uyandı ve kamçıyı alarak onun üzerine yürüdü. Davud Taî’nin olduğunu görünce ona şunu sordu:

“— Seni damdan kim attı?”

Davud Taî:

— Bunun farkında değilim!” dedi.

Cüneyd Bağdadi (k.s.) dedi ki:

Meclislerin en hayırlısı ve yücesi, Allah’ın birliğini ve büyüklüğünü düşünerek oturan meclistir. Marifet rüzgarıyla serinlemek; Allah’ın sevgisiy­le dostluk kurmak, Allah’ın nimetlerini iyi kullanarak Allah’a iyi bir şekilde bakıp anlamakla mümkündür. Bu meclis ne yüce bir meclis, bu sohbet şara­bı ne tatlı bir şaraptır. Bu topluluktan zevk alanlara müjdeler olsun!

İmam-ı Şafiî (k.s.) dedi ki:

Konuşmayı susma ile, ilmi de düşünme ile destekleyiniz!”

“Meselelere gerektiği gibi bakmak, insanı, aldanmak ve gururlanmak­tan alıkoyar. Düşünmeye devam etmek, insanı pişmanlık ve yanlışlıktan ko­rur. Doğru düşünmek, feraseti artırır. Hakkı ve doğruyu bilenlere sormak, kişiye doğrularla devam etmesini sağladığı gibi basiretini de artırır. Zira ka­rar vermeden önce iyi düşün! Teşebbüsten önce tedbirini al! İşi yapmadan önce danış!..”

Dört şeyde fazilet vardır:

1) Hikmet. Düşünmek bunun en büyük dayanağıdır.

2) İffet. Nefsin taşkınlıklarını engellemek bunun en büyük dayanağı­dır.

3) Kuvvet. Öfkeyi yenmekle güçlenir.

Adalet. Bu nefsin isteklerine karşı eşit davranmakla elde edilir.