Doğum Kontrolünün Neticeleri

By | 30 Nisan 2015

dogum-kontrolunun-neticeleri   Doğum kontrolü cereyanının yüz yıl içinde geçirdiği safhalara ve doğum kontrolünün neticelerine bir göz atmakta fayda vardır.
Doğum kontrolünün en yaygın olduğu sınıflar, yüksek ve orta sınıftır. En az olduğu sınıf ise fakirlerin oluşturduğu alt sınıftır.
İşçi ve çiftçiler arasında doğum sürekli artarken, yüksek ve orta sınıf arasında düşmektedir. Bu gidişle, yüksek ve orta sınıfın zamanla yok olması kaçınılmazdır. Böyle bir belaya müptela olan bir milletin ise, hayatiyetini koruyamayacağı ve istiklalini devam ettiremeyeceği açıktır. Bugün Batı ülkeleri bu tehlikeyle karşı karşıya bulunuyor.
Kaçınılmaz sonucu idrak eden Batılı düşünürler feryat etmeye başlamışlardır. Mr. Aldous Huxley, “Cüretkâr Yeni Dünyayı İkinci Ziyaret” isimli kitabında şöyle diyor:
“Gebeliği önlemek için keşfolunan yeni ilaçlara, bulunan yeni ve pahalı tedavi usûllerine rağmen ve belki de bu yüzden, genellikle halkımızın sağlık seviyesi her gün biraz daha düşecektir. Sağlık seviyesinin düşmesiyle, bunun tabii bir neticesi olarak aklî ve fizikî durumları da bozulup kötüleşecektir.”
Bertrand Russel de şöyle demektedir:
“İngiliz, Fransız ve Almanlar sürekli azalıyor. Buna karşılık, onlardan daha az medenî olan ve tarihî bir geleneğe sahip olmayan birçok millet, varlıklarını ve nüfuzlarını tesbitle yeryüzünde her gün biraz daha fazla artmakta ve yayılmaktadırlar. îngilizlerde, Fransız ve Alınanlarda ise nüfus artışı, yalnızca aşağı tabaka arasında görülmektedir. Bu tabakanın ise zekâ, kültür ve uzak görüşlülükten nasipleri olmadığı meydandadır.
Roma İmparatorluğunda miladi II. III. ve IV. yüzyıllarda ortaya çıkan zekâ, kültür, kuvvet, hayatiyet düşüklüğünün gerçek sebepleri hâlâ anlaşılamamış olmakla beraber, o gün Roma medeniyetinin ortadan kalkmasına neden olan sebeplerin, bugün bizim medeniyetimizin başına gelenlerle aynı olduğunu gösteren deliller vardır. Evet aynı hatalar…
Hiç gurur ve inkâra sapmadan kabul edelim ki İktisadî sistemimizde ve ahlâkî seviyemizde esaslı bir değişiklik yapılmayacak olursa, halkımızın ahlâk ve işlerinde hızla; en geç iki veya üç nesil sonra mutlaka çok çirkin ve çok kötü değişiklikler olacaktır. Çünkü zekâ, kültür ve teknik yönden bilgi ve ihtisas sahibi olan sınıflardaki azalma, diğer sımflardakinden daha çoktur. Eğer bu korkunç sona, her gün biraz daha yaklaşmaktan kurtulmak istiyorsak, doğum konusundaki tutumumuzu, her ne pahasına olursa olsun mutlaka değiştirmeliyiz. Zira doğum kontrolü sebebiyle sınıflar arasındaki denge kaybolmaktadır. Zekâ ve enerji sahibi kimseler her gün biraz daha azalmakta, bunun neticesi olarak da ihtiyarlarla çocukların sayıları arasındaki denge korkunç bir şekilde bozulmaktadır. Bunun İktisadî ve medenî tesir ve sonuçları, son derece geniş ve üzücü olacaktır.
Eğer bir millet içinde çocuklar azalır, ihtiyarlar çoğalırsa, yeni ve taze kan bu milletin hayatında gerekli normal dolaşımı yapamıyor demektir. Çocukların azalmasıyla, yalnız tüketim maddelerine olan rağbet azalmakla kalmaz, ayrıca ilerleme, hareket ve aksiyon yerine milletçe donukluğa, uyuşukluğa ve tembelliğe düşeriz. Nesiller daha çok çalışıp yeni ve taze bir güçle ilerleyip merhaleler katedecekleri yerde sarsılıp tökezlerler. Tehlikeli haller ve zorluklar karşısında dayanamaz, metanetleri kırılarak irade zaafına uğrarlar. Kendilerinde asil, ulvî ve mukaddes mefkûreler için artık hiçbir meyil ve mecal kalmaz. Bu yüzden milletin büyük bir kısmı uyuşuk ve korkak olur. “Nemize gerek, biz böyle yaşar gideriz” der. Bu durum o milletin ilim, iktisat, kültür ve kalkınma alanlarında da geri kalmasına ve nüfusu çoğalan, genç nesilleri millî ülkü ve emellerle merhale merhale yükselen, irade gücünü artırıp heyecanla dalgalandıran milletler karşsında mağlup ve perişan olmasına sebep olur.”