Dervişlerin Yolculuk Adabı Nasıldır?

By | 23 Mart 2015

dervislerin-yolculuk-adabi-nasildir      Derviş, yolculuğa çıkmaya niyetlendiğinde yapması gereken ilk şey düşmanlanndan helâllik istemek ve anne-babasından ya da hak bakımından onlann yerini tutan amca, dayı, dede ve nineden kim varsa ondan izin istemektir. Onlar nza gösterirlerse çıkar. Ailesi varsa ve onları bırakıp yolculuğa çıktığında bunun onlara zararı dokunacak ve geçim sıkıntısı çekeceklerse onlann durumunu düzeltmeden yolculuğa çıkamaz ya da onlan da yanında götürür. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kişinin, bakmakla yükümlü olduğu kişileri zayi etmesi günah olarak yeter. ”

Derviş yola çıktığında aklı arkada kalmamalıdır: aklı ne geride bırakacağı ilişkilerinde kalmalı, ne de ileride elde edeceği şeylerin peşinde olmalıdır. Her nereye konaklasa kalbi de onunla birlikte olmalı ve bütün varlıklardan tamamen sıynlmalıdır. Nitekim İbrahim b. Devha’nın şöyle dediği nakledilmiştir:

İbrahim b. Şeybe ile birlikte çölde yolculuk ediyordum. Bana “Dünyaya ait yanında ne varsa hepsini at” dedi. Ben de tek bir dinar haricindeki her şeyi attım. İbrahim, “Benim sımmı meşgul etme, yanında ne bıraktıysan onu da at” dedi. Onu da attım. Yine “Sırnmı meşgul etme; yanındaki her şeyi at” dedi. Yanımda iki nalın tasması bulunduğunu hatırladım ve derhal onu da attım. Allah’a yemin ederim ki yolculuk sırasında her ne zaman nalın tasmasına ihtiyacım olduysa onu önümde hazır buldum. Bunun üzerine İbrahim b. Şeybe, “İşte Allâh’a samimi bir şekilde muamele edenlerin mükâfâtı böyle olur” dedi.

Yolcu değilken vird olarak okuduğu dua ve zikirleri yolculuk sırasında da aksatmamalıdır. Çünkü onlar açısından yolculuk, hallerine yeni birini daha eklemek demektir. Dolayısıyla yolculuk sebebiyle amellerinde ve hallerinde herhangi bir eksilme olmamalıdır. Çünkü yolculuğun kolaylaştıncı hükümleri demek olan ruhsatlar, zayıflar ve avamdan olanlar içindir. Güçlü olanlann ve havasın ise ruhsatlarla işi olmaz. Onlar, her nerede ve hangi halde bulunurlarsa bulunsunlar azimetle amel ederler. Tevfık-i İlâhî her zaman onlann yanındadır, üzerlerine rahmet yağar, koruma altındadırlar; Mevlâ, onlarla yârenlik eder, O’na gittikçe daha çok ısınırlar ve gönülleri zenginleşir. Yardımlannın ardı arkası kesilmez. O’nun ordularındaki neferlerin sayısı o kadar çoktur ki adeta iç içe girmişlerdir. Dolayısıyla onlar, yolculuk esnasında daha güçlüdürler ve yolculuk hali, zikir ve dualar için daha elverişli bir ortamdır. Çünkü yolculukta rab edinilen bütün sebeplerden, put edinilen ve haçtan daha saptıncı ve şeytandan daha kötü olan bütün insanlardan uzaklaşma vardır.

Derviş, yolculuğa çıkarken kalbini gözetmeli ve gafletten sıynlmalıdır. Bütün yolculuğu boyunca kalbinde rabbini unutmamak için azami gayret göstermelidir.

Her ne şekilde olursa olsun dünyevî bir gaye için yolculuğa çıkmamalıdır. Hac farizasını ifa etmek, bir şeyhi karşılamak ya da mukaddes mekânlardan birini ziyaret etmek gibi, ulvî gayelerle yolculuk etmelidir.

Derviş yolculuk sırasında konakladığı herhangi bir yerde kalbinin bütün bulanıklardan arınmış ve mutlu olduğunu fark ettiğinde orada kalmalı ve kesin bir emir almadan veya Allâh’ın fiili ve kaderi olmadan oradan ayrılmamalıdır. Kesin bir emir geldiğinde nereye gitmesi istenmişse oraya yönelmeli ya da şehevî duyguları ve iradesi tamamen elinden alınmış, benliğini bütün varlıklardan kurtarmış, muradına ermiş, sevgili makamına gelmiş ve Allâh’ın fiili ile hareket eden birisi olmuşsa kader onu nereye sürüklerse oraya gitmelidir.

Derviş yolculuk esnasında herhangi bir yerde mevki-makam bulursa Allâh’ın huzurundan kovulmamak ve perdelenmemek için oradan derhal uzaklaşması ve nefsinin bu durumu kabullenmesine engel olması gerekir. Çünkü Rabbinden mahrum kalması durumunda onun nasibine sadece insanlar düşer. Ancak bu, şehevî duyguları henüz sağ ise böyledir. Şehevî duygulan tamamen söndüğünde ise onun için insanların varlığının ve ona gösterdikleri teveccühün hiçbir değeri yoktur. Onlar onun kalbinin dışındadır ve onlarla kalbi arasında perdeler ve bekçiler vardır. Şirke düşmemesi ve tevhidinin zedelenmemesi için insanların onun kalbine girmesine engel olurlar.

Derviş, yolculuk sırasında yol arkadaşlarıyla güzel geçinmek, onların hatalannı görmezden gelmeli, hiçbir konuda onlarla didişip çekişmemelidir. Yeri geldiğinde onlara hizmet etmeli; ama onlardan herhangi bir hizmet beklememelidir.Yolculuk sırasında daima abdestli olmalı; su bulamadığında ise elinden geldiğince teyemmüm etmelidir. Nitekim yolculuk dışında da kişinin her daim abdestli olması güzel bir şeydir. Çünkü bir haberde varid olduğu üzere “Abdest mü’minin silahıdır. ” Onu şeytanlardan ve eziyet veren her şeyden güvende kılar.

Yolculukta özellikle sakalı henüz bitmemiş olan genç yaştaki insanlarla hemhal olmamalıdır. Çünkü onlar, şeytanlarla işbirliği yapmaya, onun isteklerini kabul etmeye, şerre, fitneye, başkalannı aldatmaya, şehevî arzulara tabi olmaya ve töhmet altında bırakacak işler yapmaya yaşlılara göre daha yatkındırlar. Onlarla arkadaşlık çok tehlikelidir. Ancak derviş, şeyhlerden, âriflerden ve abdâllardan olmak gibi, kendisine uyulan önder bir kişiyse yolculuk sırasında yanında yaşlı veya genç kim olursa olsun aldınş etmez.

Bir yöreye uğradığında orada bir şeyh varsa öncelikle ona selâm vererek hizmetinde bulunmalı ve feyiz ve bereketinden mahrum kalmamak için ona saygı ve hürmetle bakmalıdır. Eline bir şey geçtiğinde onu kendine saklamayıp arkadaşlarıyla paylaşmalıdır. Arkadaşlarından biri, yolculuk etmeye engel bir durumla karşılaştığında onun yanında beklemeli ve onu oracıkta bırakıp gitmemelidir.
Doğruya muvaffak kılan Allah’tır.