Deccal’e Meydan Okuyan Mü’min

By | 9 Nisan 2015

Deccal'e Meydan Okuyan Mü'minDeccal’e Meydan Okuyan Mü’min

Ebû Saîd el-Hudrî -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bize Deccâl hakkında uzun bir konuşma yaptı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin bize an­lattıklarından bir kısmı şöyleydi: “Deccâl, Medine’nin kapılarından geçmesi kendisine haram oldu­ğu halde Medine’nin civarındaki boş çakıllı bir araziye gelecek. 0 gün onun karşısına insanların en hayırlısı veya en hayırlı insanlardan bi­risi çıkacak ve şöyle diyecek: Ben şehadet ederim ki, sen Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selemin hadisinde bahsettiği Deccâl’sin! Bunun üzerine Deccâl şöyle der: Bunu öldürsem, sonra da diriksem bunda şüpheye düşer misiniz? Onlar, hayır, derler. Deccâl o adamı öldürür ve sonra diriltir. Adam da diriltilince şöyle der: Vallahi, senin Deccal olduğun hakkında şu ana kadar hiç böylesine kesin bir imana sahip olmamıştım! Bunun üzerine Deccâl şöyle der: Bu adamı yine öldürün ki bir daha ona bulaşmayayım.”

Vaaz

Hadisimizde yiğit bir mü’minin Deccâl’e meydan okuyuşu anlatıl­maktadır. Deccalın adamlarının Deccâl’e meydan okuyan bu âlim ve şuuru mu mine: Sen bizim Rabbimize inanmıyor musun?” diye sorulma­sı üzerine onun: “Bizim Rabbimizin gizli bir yanı yok ki onu bırakıp aşkasına inanalım” diye cevap vermesi, mü’minlerin Cenâb-ı Hakk’ı utun sıfatlarıyla tanıdıklarını, O’nun varlığından, birliğinden ve kud­retinden şüphe etmediklerini, O’nun kusursuz ve mükemmel olduğu­na iman ettiklerini belirtmek içindir. O mü’min bu sözüyle, hesapsız usuru, aczi ve noksanı ortada olan, kendi kusurlarını gidermeye gücü yetmeyen birinin ilâhlık iddia etmesinin gülünçlüğüne işaret etmek­tedir. Gerçek mü’min işte böyle olur. Onlar gözbağcıların insanı hay­ret ve dehşete düşüren gösterilerine bakarak kesinlikle gevşemezler; deccâllerin o olağanüstü gösterilerine aldanmazlar. İmanıyla, irfanıyla Deccâl karşısında yiğitçe duran o mü’min, Deccal ın karşısına çıkıp onu bütün özellikleriyle tanıyınca (Bk. Buha- n 1823. hadis), oradaki müslümanlara, “Ey mü’minler! Bu adam Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisinden bahsettiği Deccâl’dir; ona manan cehenneme, ona karşı gelen cennete girecektir” diye sesle­nerek kendilerini uyaracaktır. Allah Teâlâ’nm Deccâl, ile mücadele eden o mü’minin boynun­dan köprücük kemiğine kadar olan kısmı bakır haline dönüştürmesi, o andan itibaren deccâlin ona bir şey yapamaz hale gelmesi, deccâl be asının bir müddet sonra büsbütün tükeneceğini göstermektedir. Şu halde mu’mınlere düşen görev asla gevşemeden, imanlarını sarsma­dan ve telâşa kapılmadan deccâl karşısında direnmektir. Deccâl’in o mü’mini ellerinden ayaklarından tutup fırlatması, bu halı gören halkın onu cehenneme attığını sanması, gerçekte ise o mu minin cennete uçup gitmesi bize iki şeyi hatırlatmalıdır. Biri, daha önceki hadislerde de gördüğümüz gibi, Deccâl’in cennetinin cehennem, cehenneminin de cennet olmasıdır. Diğeri de, hadisimizin son cümlesinde buyurulduğu üzere, o mü’minin, zâlim ve yalancı Deccâl’in yüzüne karşı haksızlığını haykırdıktan sonra baştan ayağa ikiye biçi­lerek öldürülmek suretiyle en büyük şehit unvanını elde etmesidir. Şehitlerin yerinin ebedî cennet olduğu Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle belir­tilmektedir: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın lutufve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadır­lar.” (Âl-i İmrân, 169).

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

Deccâl ortaya çıkınca bir mü’min ona meydan okuyacak, onun yalancı olduğunu yüzüne haykıracaktır.
Deccâl’in adamları onu testereyle ikiye biçtikleri halde o, asla Deccâl’den korkmayacaktır.
Deccâl onu öldürüp dirilttiği zaman bile, onun deccâl olduğunu daha iyi anladığını, onun geleceğini Resûl-i Ekrem’in haber verdiğini söyleyerek diğer mü’minleri ona kapılmamaları için uyaracaktır.
Deccâl onu bir defa öldürüp dirilttikten sonra kendisine bir daha fenalık yapamayacaktır.
Allah Teâlâ’ya göre bu yiğit mü’min, insanların en büyük şehi­didir.
Müslümanlar, aralarında kardeşlik, dostluk, yardımlaşma, şef­kat ve merhameti temin edecek hak ve vazifeleri kesinlikle yerine ge­tirmelidirler.
Peygamber hasta ziyaretini ve cenazeye iştirak etmeyi teşvik etmiştir.
Kocası ölen veya boşanan kadın, dört ay on günden önce bir başkası ile evlenemez.