Dayanma Gücünüzü Artırın

By | 25 Haziran 2015

dayanma-gucunuzu-artirinBaşarmak çalışmaya, çalışmak emeğe, emek dayanma gücüne ihtiyaç duyar. Dayanma gücümüz kalbimize yüklenen manevi enerjidir. Manevi enerji coşkudur ve coşku, çevresini mıknatıs gibi çeker.

Şu anda acı çekiyor olabilirsiniz ve bu yüzden “coşku” kavramını, ulaşılamaz uzaklıkta veya anlamsız bulabilirsiniz. Öfkenizi şiddetlendiren, sinirlerinizi geren olayların altında ezilebilirsiniz. Yaşama sevincinizi yitirebilirsiniz. Terk edilmiş, yalnızlığın içerisinde bunalmış olabilirsiniz.

Coşkusunu kaybetmiş insanın sorunu nedir? Vücuduna işkence mi yapılıyor? Boynuna zincir mi takılmış? Açlığa, susuzluğa mı terk edilmiş? Zindana mı atılmış?

Hissettiğimiz acılar ve zevkler, yaşadıklarımıza verdi ğimiz anlamlardan kaynaklanır. Odaklandığımız olumsuz anlamlar karamsarlığın, olumlu anlamlarsa coşkunun kaynağıdır. Karamsarlık zihinseldir, hayalîdir, psikolojiktir. Yaşama sevincimizi tüketen yıkıntılar, “Kaybedeceğim, beğenilmeyeceğim, kötülük yapıyorlar.” gibi kelimelerin altından çıkar.

Karamsarlar, coşkulularla aynı şehirlerde yaşarlar; aynı haberlerin içerisinde, aynı fırtınaların arasında dolaşırlar. Diğer yandan coşkulu insanlar en çok hayatın zor şartlarıyla daha fazla boğuşanlar arasından çıkar. Neden?

Yazar Helen Keller, küçüklüğünde yakalandığı bir hastalık nedeniyle görme ve işitme yeteneklerini kaybetmiş, konuşmayı öğrenememiş. Eşyaları dokunarak algılayabiliyormuş. Aldığı eğitimin yardımıyla, dokunarak iletişim kurma yeteneği kazanmış.
Helen Keller, “Görebilmek İçin Üç Gün – Three Days To See” isimli yazısında bir tecrübesini anlatır: Bir arkadaşı New York’un çevresindeki ormanlarda, parklarda geziye çıkar. Dönüşünde Helen ona ne gördüğünü sorar. Arkadaşı, “Hiçbir şey, herkesin bildiği sıradan şeyler.” cevabını verir.

Keller, bu cevaba şaşırır, üzülür ve şöyle yazar: “Ben New York’un müzelerinde dolaşırken, dokunduğum eşyaları keşfetmekten heyecan duyuyordum. Güzellikleri keşfetmekten gelen derin sevinci yaşıyordum. Sen nasıl oluyor da gördüğün harika manzaraları algılamıyorsun?”

Keller devam eder: “Gaflet yüzünden göremiyoruz. Anlayamıyoruz. Görebilmek için üç gününüz kaldığını düşünün. O zaman güzel görüntüleri yakalayacaksınız. Duyabileceğiniz üç gününüz kaldığını düşünün. Her bir sesin, her bir notanın kalbinize dolduğunu göreceksiniz. Yaşanacak üç gününüz kaldığını düşünün. Hayatınızın saniyelerini hayranlıkla yaşayabildiğinizi anlayacaksınız.” Doğru değil mi bunlar?

Keller, ağır zorluklarla eğitildi ve adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Hayatının Keller’den daha zor şartlarda geçtiğini kaç kişi iddia edebilir? Başka binleri de olabi lir. O siz değilsiniz; çünkü okuyabiliyorsunuz.

Yeryüzü insanları mutlu edemiyor mu? Yanlış kullandığınız para hayatınızı cehenneme çevirir. Nasıl yapacağınızı bilmezseniz, en leziz yemekten zevk alamazsınız. Bakışınız bozuksa, ne eş ne de çocuk sizin için mutluluk kaynağı olabilir. Dayanma gücünüz coşkunuza bağlı olacak. !