Daveti Kabul Etmenin Edebleri

By | 31 Temmuz 2014

feraceler

Birbirine Ziyarete Giden Dostların Yemek Yeme EdebleriDaveti Kabul Etmenin Edebleri
Bunda beş edeb vardır:
BİRİNCİ EDEB: Fakirle zengini ayırmamalıdır. Fakirin davetinden imtina etmemelidir. Çünkü Peygamber Efendimiz (aleyhisse lâtü vesselam) miskinlerin davetine giderdi. Haşan İbn Ali (radı yallahü anhüma) bir gün fakirlere uğradı. Bir ekmek çıkarmış yiyorlardı. «Buyurun, ey Allah’ın Resûlü’nün oğlu, beraber yiyelim», dediler. Daveti Kabul Etmenin Edebleri Hayvandan indi, oturup onlarla beraber yedi ve buyurdu: «Allahü Teâlâ kibirlileri, gururluları sevmez». Yemekten sonra, «Pekiyi, yarm da ben sizi davet ediyorum, buyurursunuz», dedi. Ertesi gün onlara güzel yemekler yaptı. Oturup beraber yediler.
İKİNCİ EDEB: Ev sahibinin verdiği yemeği başına kakacağını bilirse, bir özür bulup gitmemelidir. Ziyafete çağıran, onun gelmesini minnet bilmelidir. Bunun gibi, malında şüphe olduğunu bilirse, yahut çağrıldığı yerde günah bir şey varsa, ipek halı, gümüş buhurdan, duvarda veya tavanda canlı resimleri varsa, yahut şarkı söyleniyor, çalgı çalmıyorsa, kadınlar erkekleri görmeye geliyorsa, bütün bunlar kötü şeylerdir ve böyle bir davete gitmek icabetmez. Davet eden, bid’at sahibi, fasık ve zalim ise, yahut davetten maksadı gururlanmak *ve desinler için ise gitmemelidir. Daveti Kabul Etmenin Edebleri Böyle bir yere gider de, kötü veya günah olan bir şey görür de mâni olamazsa, oradan çıkması lâzım olur.
ÜÇÜNCÜ EDEB: Yolun uzaklığı sebebi ile gitmemezlik etmemelidir. Âdeten gidilmesi mümkün olan mesafedeki dâvete gitmelidir. Tevrat’ta yazar ki: «Bir mil uzağa gidip, hastayı ziyaret eyle, iki millik yere cenazeyi teşyi için git, üç mil uzaktaki yere davet edilirsen, kabul eyle. Dört millik yere, din kardeşini ziyaret İçin git».
DÖRDÜNCÜ EDEB: Oruçlu ise de, gitmeli, orada bulunmalıdır.
Ev sahibi üzülmeyecekse güzel koku ve tatlı söze kanaat etmelidir. Oruçluya ikram böyle olur. Eğer oruçlu olmasına üzülecekse, orucunu açmalıdır. Çünkü bir Müslümanın gönlünü yapmak, nafile oruçtan çok daha üstündür. Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) böyle yapan, yâni orucunu açmayan bir kimseye bunu yasaklayıp, «Din kardeşin senin için hazırlık yapar sen de oruçluyum dersen, günaha girersin» buyurdu.
BEŞİNCİ EDEB: Davete giderken, kamını doyurmak niyeti ile gitmemelidir. Bu, hayvanların yapacağı iştir. Peygamber Efendimizin (sallâllahü aleyhi ve sellem) sünnetine uymaya niyet etmelidir. Peygamber Efendimizin (aleyhisselâm) «Çağrılıp da gitmeyen, yani davete icabet etmeyen, Allahü Teâlâ’ya ve Resûlü’ne âsi olmuş olur», buyurduklarından olmamaya uğraşmalıdır. Bunun için bazıları, «Davete icabet vâcibtir» demişlerdir. Niyeti de, bir Müslüman kardeşine iyilik etmek olmalıdır. Hadîsi şerifte şöyle buyurulmuş tur: «Mü’mine ikram eden, Allahü Teâlâ’ya ikram etmiş olur». Onıı sevindirmeye niyet etmelidir. Hadisi şerifte, «Mü’minl sevindiren Allahü Teâlâ’yı sevindirmiş olur», buyurulmaktadır. Ev sahibini ziyarete niyet etmelidir. Çünkü din kardeşlerini ziyaret, Allahü Te âlâ’ya yaklaştıran sebeplerin büyüklerindendir. Fena huyludur, yahut gururludur, çağırdık da gelmedi, şeklinde olacak gıybetlerden kendini korumalıdır.
Bu altı niyetin her birine ayn sevab vardır. Bu gibi niyetlerle övülmek Allahü Teâlâ’ya yakınlık sebeplerindendir. Din büyükleri, her hareket ve duruşlarında, din üzere olmaya niyet ederlerdi. Hattâ bir nefesleri bile boş geçmezdi.