Cuma Namazının Diğer Namazlardan Farkı

By | 22 Nisan 2015

cuma-namazinin-diger-namazlardan-farkiCuma namazı, namaz olarak sair namazlardan farksızdır; yani o da kıyam, kıraat, rükû, sücud ve ka’deden ibarettir. Biz, günün yirmi dört saatini beşe bölüp, her parçasını beş vakit namazla nurlandırdığımız gibi, haftayı da Cuma ile böler, bir biçime kor ve nur serperiz. Haftalık saatimizi, cumaya göre ayarlar, o an gelip çattığı zaman bütün hissiyat, letâif ve kalbimizle Rabbimize teveccüh ederiz. Çünkü Cuma günü, Allah’ın yarattığı günler içinde en kıymetli bir gündür. Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem), cuma hakkında: “Cuma günü, (haftanın diğer) günlerinin efendisidir. Allah katında da en mühim olanıdır. O, Allah katında, Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinden daha mühimdir. Bu günün beş hasleti vardır: Allah (c.c.), Âdem’i bugünde yarattı. Allah Âdem (aleyhisselâm)’ı o günde yeryüzüne indirdi. Allah Âdem’in ruhunu o gün kabzetti. O günde bir saat vardır ki, kul o saatte Allah’tan haram bir şey talep etmedikçe her ne isterse mutlaka kendisine talebi verilir. Kıyamet de o gün kopacaktır. Bütün mukarreb (Allah’a yakın) melekler, sema, arz, rüzgâr, dağ, deniz hepsi o günden korkarlar.” buyurur.
Evet, Cuma namazı, haftayı böler ve insanları, Allah’a yaklaşabilecekleri bir yere yükseltir. Onlar da, Cuma mirsadıyla Rabbin rahmetinden istifade etme yolunu düşünürler. Başka bir ifadeyle, altı gün namaz kıldıktan sonra, ulûfe almak üzere belli bir gün belli bir noktaya yükselirler ki, o gün, şuurluların, Hakk’a gönül vermişlerin etekleri mücevherlerle dolar taşar. Dolayısıyla Cuma, bir haftalık seyahatin neticesinde belli şeyleri Rabb’den almak üzere belli bir doruğa ulaşmanın ifadesidir. Bu hakikati Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), şu hadisiyle ifade eder: “Beş vakit namaz, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına, bir Ramazan diğer Ramazan’a kadar hep kefarettirler. Büyük günah irtikab edilmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.” Görüldüğü gibi Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), günü, haftayı ve seneyi belli bölüm ve parçalara ayırır; o parçalarda eda edilen namazların, namazsız geçen diğer bölümlerini nurlandırdığını ifade ederler.
Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığınız zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma suresi, 62/10) ayetiyle müminleri Cuma namazına davet etmektedir. Ayette “nida” kelimesiyle, ezan-ı Muhammedi kastedilmektedir. Zaten Müslümanların gülbangı, günde beş defa minarelerden semalara doğru şehbal açan ezan-ı Muhammedi’dir. “Zikir”den maksat ise, hutbe ile başlayan namazdır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) döneminde bu ezan, imam minberde iken okunur, sonra da namaz için “kamet” getirilir ve namaza durulurdu. Bu uygulama Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (radiyallâhu anhüma) devrinde de devam etmiştir. Fakat Müslümanlar, gün be gün çoğalıp şehirler genişledikçe, ses her tarafa ulaşmaz ve duyulmaz oldu. Bundan dolayı da Hz. Osman, hatip minberde iken okunan ezana ilave olarak halka duyurmak için dış ezanı okutmaya başladı ve bu usûl üzerine icma vaki oldu. Hutbede okutulan ezana da, sünnete riayet olsun diye teberrüken devam edildi.

Bir sonraki ayet-i kerimede ise: “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki, kurtuluşa erersiniz” (Cuma suresi , 62/10) buyrulmaktadır ki, bu lütfün ne olduğu hususunda İbn-i Abbas şöyle der: “Bu ayetle müminler dünya isteğine dair bir şeyle emrolunmadılar, ancak hasta ziyaret etmek, cenazeye gitmek ve Allah için din kardeşini ziyaret etmek gibi şeyler hariç.” Fakat biz meseleyi cem ederek ifade edecek olursak şöyle diyebiliriz: “Namazı eda edin ve içiniz durulaşıp berraklaşsın, mesuliyet duygusu altında yeryüzüne dağılın, Allah’ın dünyevî ve uhrevî lütuflarından istifade edin. Nurlu ve yümünlü bir hayat yaşayın ki, hayatınız bir düzene girsin. Böylece felaha eresiniz.”

Sûrenin son ayetinde de; “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: “Allah’ın
yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cuma suresi, 62/11)