Çocuklarınızla Şakalaşın

By | 14 Nisan 2015

cocuklarinizla-sakalasin     Çocuklar hareketli, canlı, şen şakrak tavırlardan, neşeli sözlerden hoşlanırlar. Eğer çocukların yaşları şakayı anlayacak bir devrede ise ve bu şaka, kendisine değer verdiği birisinden gelirse, bundan son derece hoşlanacaklardır. Onlar, sevdiği ve saydığı insanın kendisine değer verdiğini, yakınlık duyduğunu hissederlerse bundan mutluluk duyarlar.
Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashabının arkadaşlarıyla şakalaştığı görülmüştür. Ebû Hureyre’den: Ashab, Rasûlullah’a: “Allah’ın Rasûlü! Sen de bizimle şakalaşıyorsun” dediler. Rasûlullah, “Ben sadece doğruyu konuşurum, haklan başka bir şey söylemem“ buyurdu.
İbn Abbas şöyle anlattı: Bir adam, “Allah Rasûlü şaka yapar mıydı?” diye sordu. “Evet” diye cevap verdim. “Peki Rasûlüllah nasıl şaka yapardı?” deyince “Hz. Peygamber (s.a.s.) hanımlarından birisine geniş bir elbise giydirdi. “Bu elbiseyi giy, Allah’a şükret, eteğini de gelin eteği gibi sürü” buyurdu, dedim.”
Bir sahabîsi kendisinden bir binek devesi ister. O (s.a.s.):
“Olur, seni bir dişi deve yavrusuna bindirelim” der. Arkadaşı şaşırarak, itiraz eder.
“İyi, ama Allah’ın Elçisi, ben dişi deve yavrusunu ne yapayım? Bir işime yaramaz ki.”
“Bütün develer bir dişi devenin yavrusu değil midir?”
Zahir, çölde yaşayan Müslümanlardandır. Çölden Hz. Peygamber’in siparişlerini getirir ve Hz. Peygamber de onun şehirden yaptığı alışverişine yardımcı olur. Aralarındaki ilişkinin bu boyutuna dikkat çekerek:
“Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz” der.
Fakat Zahir’in ciddî bir problemi vardır. Doğuştan gelen bazı fızyonomik kusurları nedeniyle insanlar arasında görünmek istememekte, mecburen topluma karıştığı zamanlarda ise: “Herkes bana bakıyor” kompleksi ile ezilmekte, sıkıntı çekmektedir. Hz. Peygamber de Zahir’in bu probleminin farkındadır.

Zahir, Medine çarşısının en kalabalık olduğu bir saatte alışveriş yapmaktadır. Hz. Peygamber sessizce arkasından sokulur, elleriyle Zahir’in gözlerini yumarak bedenini kendisine çeker. Kendisine bu şakayı yapanın, kokusundan Hz. Peygamber olduğunu tanıyan Zahir ise, duyduğu mutluluktan adeta kendinden geçmiş olarak bütün vücuduyla Hz. Peygamber’e yaslanır. Peygamber’lerinin o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını bilen Müslümanlar hayretten büyüyen gözlerle etrafına yığılırlar. Hz. Peygamber tebessümle seslenir:
“Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?”
Zahir bir yandan yaşadığı sürpriz iltifatın şokuyla, diğer yandan ise ömrü boyunca bütün bilincini doldurmuş olan o kompleksin etkisiyle, Peygamberinin şakasına biraz acılık karışmış bir şakayla cevap verir.
“Yemin olsun! Allah’ın Elçisi! Beş para etmez bir köleyi satmaya çalışıyorsun.”
İşte Hz. Peygamber’in beklediği fırsat ta budur. “Herkes bana bakıyor” kompleksinin sahibine “herkes”in içinde öyle bir tedavi uygulayacaktır ki, o andan itibaren Zahir, hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve başı dik olarak yaşayacaktır. Bu, tam taşı gediğine koyma fırsatıdır. Hz. Peygamber o anda şakayı keser. Ciddileşir. Zahir’i göstererek ve kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek:
“Hayır, andolsun ki Allah ve Allah’ın Elçisi katında senin değerine pah.ı biçilmez” der.
O gün Zahir’in, hayâtının bayram günüdür.
Şakacı arkadaşlarından biri sık sık O’na hediye götürür. Bunlar genellikle yağ, bal cinsinden şeylerdir. Daha sonra hediyelerin satıcısı gelip malının parasını istediği zaman da fakir fakat şakacı sahabîsi Hz. Peygamber’e:
“Allah’ın Elçisi! Yağın, balın sahibi geldi, parasını istiyor” der
Hz. Peygamber (s.a.s.) bunun üzerine, şakaya uyarak, ciddî bir tavırla:
“İyi, ama sen onu bize hediye getirmemiş miydin?” diyerek itiraz edince de, şakacı:
“Param yok ki vereyim” der.
Bunun üzerine Hz. Peygamber gülerek alacaklının borcunu öder.
Hanım Müslümanlardan biri bir dileğini anlatmaktadır. Hz. Peygamber bir söz arasında sorar:
“Sen şu gözünde ak olan kişinin eşisin, değil mi?” Hanım şaşırarak cevaplar:
“Ey Allah’ın Elçisi! Benim kocamın gözünde ak yoktur.”
“Her insanın gözünde ak olur.”
Bir yolculuk sırasında Enceşe isimli bir sahabî develerin önünde, daha hızlı yürümeleri için şarkı söyleyerek tempo tutmaktadır. Şarkı hızlanır, tempo yükselir ve develerin sürati de artar. Develerin üzerinde bulunan hanımlar için endişelenen Hz. Hz. Peygamber Enceşe’ye seslenir:
“Enceşe dikkat et! Billurlar kırılmasın!”
Avf b. Mâlikîe Rasûlullah (s.a.s.) arasında geçen ilginç bir şaka vardır.
Bunu kendisinden dinleyelim: Tebük savaşında küçük bir deri çadırda bulunan Rasûlullah’ın (s.a.s.) yanına geldim, selâm verdim, selâmımı aldıktan sonra:
“-İçeri gir” dedi. Ben de:
-Allah’ın Rasûlü! Bütün vücudumla mı? (Yoksa yarısıyla mı?) deyince:
“Bütün vücudunla” buyurdu.
Yaşlı bir kadın mescide, Rasûlullah’ın (s.a.s yanına gelir ve:
“Allah’ın Elçisi! Benim için dua et de Allah beni cennetine koysun.” der.
“Yaşlı kadınlar cennete giremez.”
Kadın üzülür, ağlamaya başlar. Rasûlullah’ın (s.a.s.) yüzünde bir tebessüm yayılır.
“Üzülme, yani yaşlı değil, bir genç kız olarak cennete gireceksin” der.
Rasûlullah (s.a.s.) bir sefere giderken, yanına Hz. Âişe’yi almıştı. Yolda yürüyorlardı. Hz. Peygamber yanındaki sahabîlere: Siz yürüyedurun”, buyurdu. Sahabîler bir hayli gittikten sonra Hz. Âişe’ye: “Yarışalım mı?” diye sordu. Hz. Âişe de bu teklifi severek kabul etti. Yarıştılar; genç ve enerjik Hz. Âişe yarışı kazandı. Aradan yıllar geçtikten sonra yine bir seferde beraberdiler. Hz. Peygamber yine: “Yarışalım mı?”, diye sordu. Hz, Âişe, bir zamanlar yaptıkları yarışı hatırlayarak teklifi memnuniyetle kabul etti. Yarıştılar, bu defa da Hz. Âişe kaybetti. Çünkü, kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, kilo almış ve biraz şişmanlamıştı. Hz. Peygamber gülerek: “Bu, vaktiyle kazandığın müsabakanın rövanşıdır” buyurdu.