Çocuğunuza Yolda Nasıl Yürümesi Gerektiğini Öğretin

By | 14 Nisan 2015

cocugunuza-yolda-nasil-yurumesi-gerektigini-ogretin     Rasûlullah (s.a.s.) ashabına: “Yola hakkını verin” buyurur Ashap: “Allah’ın Rasûlü! Yolun hakkı nedir?” diye sorduklarında Rasûlullah (s.a.s.) şöyle cevap verir: “Haramdan göz çevirmek, halka eza vermekten kaçınmak, selâm verenin selâmını iade etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, sora na yol göstermek, mazluma yardım etmektir” buyurur.
Yolda yürürken önemsemeden yapılabilen davranış hataları, Peygam ber’imizin “Halka eza vermemek” sözüyle nasıl da ters düşer. Mesela, çoğumuzun, yolda sakince ilerlemekteyken, dikkatsiz biriyle çarpışıp ağıı bir darbe almışlığı vardır. Üstelik özür dilemeyi bırakın, bir de suçlanıp, önümüze bakmamız konusunda ihtar almış bile olabiliriz bu tip kişilerden, Bunun yanı sıra, hem yürüyen hem de bağırıp çağırarak telefonla konuşan kişiler ya da elindeki çikolata kâğıdını yere atan çocuğuna duyarsız kalan ebeveynler bize pek de yabancı gelmez. Bir de elindeki çöpü sokağın orta sına bırakıveren büyükler vardır tabiî, onlara söyleyecek söz bulmakta zorlanıyoruz doğrusu!
Benzer manzaralarla karşılaşmamız için dışarıda ufak bir gezintiyi çıkmamız yeterli olacaktır. Malumunuz, trafik kuralları yayalar için de ge çerlidir, sadece taşıtlar için değil. Oysa bazı aceleci kişiler henüz yayalam kırmızı ışık yanmaktayken sabredemeyip yola fırlar ve gelen arabaları el hareketiyle yavaşlatıp karşıya geçer. Bu son derece alışıldık bir manzara olsa da, bir o kadar tehlikelidir. Bunun yanı sıra, çift yönlü olarak kullanılan merdivenlerde, yukarı çıkılıyorsa da aşağıya iniliyorsa da sağ taraf tercih edilmelidir. Bunu herkes bilir. Fakat bu kuralı umursamayan üç- dört kişilik lıiı grubun merdivenleri enlemesine kaplayıp, inenleri göğüsleyerek yukarı çıkmaya çalıştıklarını sıkça görebiliriz.
Bu tür davranışlarla öncelikle kul hakkına girildiğinin farkında olunmalı, özür dileyip helalleşmeden affı olmayan kul hakları, böyle basit gibi görünen durumlarda dahi karşımıza çıkabiliyor. Ne yazık ki hatamızın farkına varmış olsak da, gelip geçenlerle helalleşmek pek mümkün olamıyor.
Dışarı çıkmadan önce aynaya bakıp üstümüze çekidüzen vermeyi alışkanlık haline getirelim.
Yana sallanarak, eller cepte veya eller arkadan bağlı şekilde yürümek bize lakayt bir görüntü verecektir.
Yolda taşıt yolundan değil kaldırımdan yürümeliyiz. Kaldırım olmayan yerimle yolun solundan, gelen taşıtların bizi görebileceği şekilde ilerleyelim.
Yürürken gideceğimiz yöne doğru bakalım. Yanımızdan geçenlerin arkasından defalarca bakmak edep dışı olarak değerlendirilir. Evlerin camlarına açık kapılardan içeriye meraklı bakışlarla göz atmayalım.
Yanımızdakiyle veya telefonla konuşarak ilerliyorsak, ses tonumuzun çevremizdekileri rahatsız etmemesine özen gösterelim.
Yolda bir tanıdıkla rastlaştığımızda selâmlaşmak nezaketimizin gösterisidir. Fakat muhabbetimiz uzayacak gibiyse, yolu tıkamamak için kaldırımın tenha bir bölümüne yönelelim.
Yolda karşılaştığımız tanıdıklarımıza, “Nereye?” sorusunu sormaktan kaçınalım. Gittikleri yeri bize söylemek istemiyor olabilirler. Bu konuda Mücahit b. Ata (r.a.) yolda karşılaştığımız kişiye nereye gittiğini, nereden geldiğini sormamamız gerektiğini söyler. Zira karşımızdaki kişi bize belki doğruyu söyler; hoşumuza gitmez. Belki de yalan söyler; buna da onu biz sevketmiş oluruz.
Yoldan gelip geçenlerin ayağına basmamaya ve onlara çarpmamaya özen gösterelim.
Kalabalık topluluklara yaklaşmayıp, sıkışıklığa sebebiyet vermemeye çalışalım. Kalabalık bir yerden geçmek istediğimizde, kibar bir dille öziiı dileyerek yol istemeliyiz.
Kalabalık yerlerde beyler, bayanları korumak amacıyla önde yürüyüp, onlara yol açmalılar.
Beraberimizde pazar arabası, bebek arabası vb. taşıyorsak, gelip geçenleri rahatsız etmemeye çalışalım.
Yağmurda yürürken, şemsiye ile birlikte oluşturacağımız silindiri göz önüne alarak ilerleyelim. Şemsiyemizle olası kazalara mahal vermeyelim.
Topluluk halinde yürüyorsak, kaldırımın tümünü işgal etmemek için, en fazla ikişer kişilik gruplar halinde yürümeliyiz.
Karşıdan karşıya geçerken zor durumda olan yaşlı, çocuk ve özürlülere yardım etmeye çalışalım.
Peygamber: (s.a.s.): “Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadır kadir” buyurur. Bize adres soran kişilere, bildiğimize emin olduğumuz mekânları en kolay şekliyle tarif edelim. Bilmese de adres tarif etmeyi seven bir milletin ferdi olarak fikrimiz olmayan yerler konusunda insanları yanlış yönlendirmeyelim. Bırakalım bir bilene sorsunlar.
Rasûlullah (s.a.s.), yürürken hafif bir şekilde öne doğru eğilerek, yokuştan aşağı iner gibi bir tavırla yürürdü. Yolda karşılaştığı kimselere on lardan önce selâm verirdi. Yolda yürürken rasgele çevresine bakınmazdi, Önüne nazar buyurur, gideceği yönü hedeflerdi. Bir kimseye yöneleceği zaman sadece mübarek başıyla değil, bütün vücuduyla ona yönelirdi. Kim seye arkasından ve uzaktan seslenmez, konuşacağı kişinin yanına yaklaşıp konuşurdu. Kibirlenir gibi dimdik durup, göğsünü gere gere yürüme», sağına soluna salınmazdı. Yürürken ayaklarını sürümez, ses çıkarıp toz kul dıracak şekilde yere sert vurmazdı. Adımlarını uzun ve seri atmakla birlikl» sükûnet ve vakar üzere ilerlerdi. Yavaş yürümez fakat koşarcasına hızlı da ilerlemezdi.”