Allah (cc) şöyle buyuruyor:
“…O (Allah) büyüklük taslayanları asla sevmez.”
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”
“Küçümseyerek insanlardan yüzçevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, böbürlenenleri, övünenleri sevmez.”
Bu ayetlerden anlaşıldığına göre yaratan, kibir (büyüklük) hastalığını asla sevmemektedir.
Başta şeytan olmak üzere bir çok kimsenin küfre düşme Allah’a isyan etme sebebi büyüklük Ustalığıdır.
“Hani biz meleklere (ve cinlere) Adem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O (İblis) yüzçevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafir, lerden oldu.”
İşte bu ayetlerden açıkça anlaşıldığına göre, insanları isyana sevkeden baş sorun büyüklük hastalığıdır. Kötülüğü yaymak için çırpınan şeytanın da Allah’a isyan etmesi ve Allah’ın lanetine uğramasına sebep olan bu büyüklük hastalığıdır.
Tarih boyunca bir çok kimseyi Allah’a isyan ettiren, hatta “Tanrılık” sevdasına kapılanları bu kötü duruma düşüren, büyüklük hastalığıdır.
Kibir (büyüklük) birçok kimseyi, gerçekleri gördükleri halde gerçekten, dinden uzaklaştırmıştır.
Peygamberimiz’e inanmayan Mekke’nin ileri gelenlerini İslam’dan uzaklaştıran yine bu hastalıktı. Bunların bir kısmı: “Peygamberlik gelse gelse, Mekke’nin eşrafından (ileri gelenler) birine gelirdi, kala kala bir yetime mi kaldı?” dediler. Müslüman olmalıdır.
Bir kısmı da bize de: “O’nun yanına gitmek isteriz ama etrafını aşağı tabaka (köle, cariye, fa’ kir kimseler) sardı, biz yüksek tabaka onlarla nasıl beraber oluruz.” dediler. İslam’a girmeyi reddettiler.
Hz. Ömer (ra): “Ey Allah’ın Rasulü! Bu fakir, köle, cariye kardeşlerimiz birgün gelmeseler, o gün sadece Mekke’nin ileri gelenlerini davet etsek bakalım gelecekler mi?” diye teklifte bulundu. Bu konuda Peygamberimiz bir cevap vermemişti ki, hemen Yüce Allah şu ayeti gönderdi:
“Sabah, akşam Rablerinin rızasını isteyerek, O’na (Allah’a) yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk. Senin hesabından onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da (kovarsan) zalimlerden olursun.”