Babanın Görevi:Hanımını Kıskanmak

By | 21 Nisan 2015

babanin-gorevihanimini-kiskanmak    Kıskançlık insanın fıtratında olan bir şeydir. Hem kadında hem de erkekte bulunur. Kıskanç olan erkekler hem Allah Teâlâ (cc) tarafından hem de Resûlullah (sav) tarafından övülmüştür.
Resûlullah (sav) bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Allah (cc) kıskançtır, mümin de kıskançtır. Allah (cc)’ın kıskanması, müminin Allah (cc)’ın haram kıldığı bir şeyi yapmasıdır.” (Buhan, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36)
“Allah (cc)’tan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebepledir ki, fuhşun açığını da kapalısını da haram kıldı. Övgüden Allah (cc) kadar hoşlanan kimse de yoktur. Bu sebepledir ki, nefsini övmüştür.” (Buharı, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 33) Ebu Hureyre (ra)’nin naklettiği bir başka hadis şöyledir: “Sa’d b. Ubâde (ra) dedi ki: “Ey Allah (cc)’ın Rasulü! Ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört
şahit getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım?” Resûlullah (sav): “Evet” diye buyurdular. Sa’d bunun üzerine şöyle dedi: “Asla! Seni hak üzere gönderen Zata yemin olsun ki, şahit aramazdan önce kılmamı indiririm.” Resûlullah (sav): “Şu efendinizin söylediği şeye bakınız. Evet, o kıskanç bir adamdır. Ama ben ondan da kıskancım. Allah (cc) da benden kıskanç.” (Müslim, Lian 16) Görüldüğü gibi, kıskançlık Allah Teâlâ (cc)’dan başlayıp Resûlullah (s.a.v.)’a ve mu minim diyen herkese ulaşıyor. Yani kıskançlık Allah (cc)’ın ve Rasulünün bir nevi sıfatı gibidir. Bu sıfatla her mümin sıfatlanmalıdır. Buna göre erkek, hanımını kıskanmalıdır. Kıskandığını da her hal ve hareketinde belli etmelidir.
Hanımını gayrı İslâmî ortamlara götürmemesi, kadın erkek karışık yerlere gitmesine izin vermemesi, kötü örnek olabilecek kimselerle komşuluk yaptırmaması, hanımının kılık kıyafetine dikkat etmesi gibi durumlar, kocanın eşini gerçek manada kıskandığını gösterir.
Kıskançlığın iki çeşidi vardır. Resûlullah (sav) bunu şöyle açıklamaktadır: “Kıskançlık vardır, Allah (cc) sever; kıskançlık vardır. Allah (cc) nefret eder. Allah (cc)’ın sevdiği kıskançlık, şüphe halinde olan kıskançlıktır. Allah (cc)’ın nefret ettiği kıskançlık ise, hiç şüphe yokken gösterilen kıskançlıktır.” (Ebu Davud, Cihad 114)
Erkeğin ortada hiçbir şey yokken hanımından şüphelenmesi doğru değildir. Birbirine güvenin olmadığı yerlerde huzur ve saadet olmaz. Erkeğin aşırı kıskanç olması aile mutluluğunun bozulmasına, eşinin kendisinden tamamen soğumasına sebep olur. Ayrıca yersiz kıskançlıklar bir takım tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Bu iş zina isnadına kadar gider.
“Fezareoğullarından bir adam hanımından şüphelenerek Resûlullah (s.a.v.)’a geldi ve şöyle dedi: “Ya Rasûlallah! Karım siyah bir oğlan çocuğu doğurdu.” Bunun üzerine Resûlullah (sav): “Develerin var ıııı?” diye sordu. Adam: “Evet” dedi. Peygamber (sav): “Ne ıenktirler?” diye sordu. Adam: “Kırmızı” diye cevapladı. Resûlullah (sav) tekrar sordu: “İçlerinde siyah var mı?” Adanı: “Var” dedi. Resûlullah (sav): “Nereden geldi dersin?” diye sordu. Adam: “Bir damarı çekmiş olabilir” dedi. Resûlullah (sav) bunun üzerine şöyle buyurdu: “Çocuğun için de durum aynıdır, bir damarı çekmiş olabilir.” (Nesaı, Talâk 46)
Bu konuyla ilgili bir başka hadis de şudur:
“Adamın biri yeni evlenmişti. Resûlullah (sav) onu askerî bir birlikle gönderdi. Adam gelince aceleyle ailesinin yanma gitti. Hanımının kapının önünde oturduğunu görünce kıskançlık damarı tuttu.Hanımına  saplamak üzere mızrağını çekli. Karısı: “Acele etme! İçeriye gir ve evde ne var, bir gör” dedi. Adam içeri girdiğinde yatağın üzerinde kıvrılmış bir yılan gördü. Mızrağı yılana saplayıp onu öldürdü. Ancak yılan ölmeden önce adamı soktuğu için o da öldü. Resûlullah (sav) İni olayı duyunca: “Evlere has yılanlar vardır, bunları öldürmeyiniz.”
dedi. (Müslim, Emaret 546)
Evin reisi olan erkek, gereksiz kıskançlık krizlerine girmemelidir. Hz. Ali (kvc): “Lüzumsuz yere eşini kıskanma! Bu yüzden ailenin adını kötüye çıkarırsın” demektedir.
Şu halde, hanımım başkalarından korumak maksadıyla kıskançlık güzel, vesveseye kapılarak hanımının her hareketinden şüphelenmek ise kötüdür. Kıskançlık, çok hassas konulardan biridir.
Bir de kadınlar arasında olan kıskançlık vardır. Bu çok evlilik yapan kişinin eşlerinin birbirini kıskanması halidir. Bu kıskanma hadisesi aşırı olmadıkça normaldir. Ancak aşııı kıskanç olan kadınlarla evlenmemek daha iyidir. Aile mutluluğu için bu tür insanlarla evlenmekten kaçınılmalıdır.
Resûlullah (sav)’a: “Ensar kadınlarıyla da evlensenize ya Rasûlallah!” denildiğinde, Resulullah (sav) şöyle cevap vermiştir: “Onlar çok kıskançtır.” (Nesai, Nikâh 16)
Bu cevapla, aşırı kıskanç olan insanlarla evlenemeyeceğini belirtmiştir.
Resûlullah (sav)’m eşleri arasındaki kıskançlıkla ilgili hadiselerden biri şudur.
Hz. Aışe (r.anh) anlatıyor:
“Resûlullah (sav) bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) hanımlarından birinin yanma gitmiş olabilir diyerek içime bir kıskançlık düştü. Geri döndüğünde halimi anladı ve şöyle dedi: “Kıskandın mı yoksa?” Ben de: “Evet, benim gibisi senm gibi birini kıskanmaz da ne yapar?” dedim. Resûlullah (sav): “Sana yine şeytanın gelmiş olmalı” dedi. Ben ise: “Benim şeytanım mı var?” dedim. Resûlullah (sav): “Şeytanı olmayan kimse olmaz” dedi. Ben bunun üzerine sordum: “Senin de şeytanın var mı?” Resûlullah (sav): “Evet, ancak ona karşı Allah (cc) bana yardımcı oldu da, o müslüınan oldu” buyurdu. (Müslim, Münafikûn 70)
Hz. Aişe (r.anh)’nin naklettiği bir başka hadis i şerif ise şöyledir:
“Safiye (r.anh)’nin gibi yemek yapanı görmedim. Bir defasında Resûlullah (sav) benim odamdaykeıı, Safiye (r.anh), Ona yemek yapıp (göndermişti). Çok şiddetli bir kıskançlık hissettim. Öyle ki, beni bir titı ıııe sardı. Bunun üzerine onun kabını kırdım. Sonra da pişman oldum ve durumumu Resûlullah (sav)’a: “Ey Allah’ın Rasulü; yaptığım bu hareketin keffareti nedir?” diye bildirdim. O da: “Tabağa aynıyla tabak, yemeğe de misliyle yemek” buyurdular.” (Ebu Davud, Büyü 91; Nesaî, lşretu’n-Nisâ 4)
Hz. Aişe (r.anh) nin naklettiği bir başka olay da şöyledir:
“Resûlullah (sav) balı ve tatlıyı çok severdi. Ayrıca ikindi namazlarını kıldıktan sonra hanımlarını teker teker ziyaret eder, herbirine yaklaşırdı (sohbet ederdi). Bu ziyaretlerinden birinde Hz. Hafsa (r.anh)’mn yanında her zamankinden daha fazla kaldı. Ben bunu kıskanarak sebebini (Resûlullah’m diğer hanımlarından) sordum. Bana: “Akrabalarından bir kadın Hafsa’ya bir okka (Taif) balı hediye etti. O da Resûlullah’a ondan şerbet yapıp ikram etmiş olmalı” dediler. Ben: “Öyleyse, Allah (cc)’a yemin olsun, biz de ona bir hile kurmalıyız” dedim. Sonra Şevde (r.anh)’ye: “Resûlullah (sav) girince sana yaklaşacak, sana yaklaştığında Ona: “Ey Allah (cc)’m Rasulü! Sen megafır mi yedin? diyeceksin. (Ben biliyorum ki, O sana) “Hayır” diyecek. O zaman sen de: “Öyleyse, senden burnuma gelen bu koku da ne?” diyeceksin. (Bir rivayette Hz. Aişe şu açıklamayı yapar: “Resûlullah (sav) kendisinde kötü bir koku hissedilmesine tahammül edemez ve buna çok üzülürdü.) O da sana muhakkak: “Hafsa bana bal şerbeti ikram etti” diyecek. O zaman sen kendisine: “Demek ki an, balını urfut ağacından almış” di-yeceksin. (Senden sonra bana uğradığı zaman) ben de böyle hareket edip aynı şeyleri söyleyeceğim. Ey Safiye! Sana uğradığında sen de aynı şeyleri söyle!” dedim.
Söylenenler aynen uygulandı. Daha sonraki bir zamanda Resûlullah (sav) Hz. Hafsa nm yanma girdiğinde, o kendisine bal şerbeti ikram etmek istedi. Resûlullah (sav): “Hayır, ihtiyacım yok” dedi. Bunu işiten Şevde (r.anh): “Allah (cc)’a yemin olsun ki, balı ona haram ettik” dedi. Ben de kendisine: “Sus!” dedim.” (Buharî, Talâk 8, Nikâh 103; Müslim, Talâk 20)
Bu hadislerde, aile reisinin hanımlarını nasıl idare ettiklerini ve kadınların bir Peygamber eşi de olsa kıskançlıklarının aynen devam ettiğini görmekteyiz.