Allah’ın 99 İsmi ve Anlamları

By | 8 Nisan 2015

allahin-99-ismi-ve-anlamlariAllah: Cenab-ı Hakk’ın bütün isim ve sıfatlarını kendinde toplayan Zatına delalet eden özel ismi.
Rahmân: Bütün mahlukatına, inanana, inanmayana merhamet edip nimetlendiren.
Rahîm: Allah’ın Rahman sıfatıyla lütfettiklerini imanla güzelce değerlendirenlere hususî rahmetini ifade eden ve “Çok merhametli” manasına gelen ismi.
Melik: Varlığın gerçek hükümdarı.
Kuddûs: Her türlü kusur ve noksanlıktan uzak, tahdid ve tasvire sığmayan, her özelliğinde mükemmel olan, tertemiz.
Selâm: Her türlü selâmetin kaynağı, ayıptan, kusurdan, eksiklikten salim, kullarını selâmete çıkaran.
Mü’min: İman, emniyet veren, şüphe ve tereddütleri kaldıran, kendisine sığınanlara iman, korkanlara eman verip onları koruyan.
Müheymin: Görüp gözeten, her şeye şahid olan ve koruyup, sıyanet eden.
Azîz: Üstün kudret sahibi, mutlak galip.
Cebbâr: Yaratıklarının hallerini ve işlerini düzelten, iradesi ile onları istediği şekilde yöneten ve hükmünün yerine gelmesine karşı konulamayan.
Mütekebbir: Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, büyüklük, ululuk, azamet kendisine mahsus, kendisinin hakkı olan.
Hâlik: Her şeyi yoktan yaratan.
Bâri: Yaratıklarını düzgün ve âhenkli kılan.
Musavvir: Bütün mahlûklarına özel sûretlerini veren.
Gaffâr: Kullarının günahlarını affederek örten, mağfireti engin olan.
Kahhâr: Galip gelen, hükmeden. Hâkimiyet ve kudretle mahlukata galebe eden, onları istediği şekilde yöneten ve yönlendiren, isyankârları kahreden.
Vehhâb: Karşılıksız bol bol veren, lütfeden.
Rezzâk: Mahlukatını rızıklandıran.
Fettâh: Her bir müşkil ve hayır kapısını açan.
Alîm: Her şeyi bilen.
Kâbız: Hikmeti ve lütfü gereği sıkan, daraltan, ruhları alan.
Bâsıt: Açan, genişleten, ömürleri uzatan.
Hâfıd: Dilediğini alaşağı eden, firavnları, cebbarları, kâfirleri hor ve hakir eyleyen.
Râfi’: Dilediğini, yücelten, yükselten.
Mu’iz: Dilediğini aziz kılan.
Müzill: Dilediğini zelil eden.
Semi’: Her şeyi işiten.
Basîr: Her şeyi gören.
Hakem: Hükmeden, iyiyi kötüden ayırt eden.
Adl: Adalet sahibi.
Latif: Lütfeden ve her şeyi incelikleriyle bilen.
Habîr: Her şeyden haberdar olan.
Halim: İsyankarları cezalandırmakta aceleci olmayan.
Azîm: Ululuk ve azamet sahibi.
Gafûr: Günahları, hataları, çok affedip örten.
Şekûr: Kulların az amellerine karşı çok mükâfat veren, sevaplarını kat kat artıran.
Aliyy: Yaratılanlar üzerinde kudretiyle yücelik sahibi.
Kebîr: Büyük.
Hafîz: Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, kullarının yaptığı her şeyi kaydeden, kudretiyle gökleri ve yeri varlıkta tutan, insanları koruyup kollayan.
Mukît: Her şey üzerinde kadir, her şeyi gözeten ve her yaratılmışın azığını veren.
Hasîb: Kâfi gelen, hesab gören, hesaba çeken.
Celîl: Karşısında hiçbir şey kendi kendine tutunamayacak, azamet ve celali ile her şeyi kahr ve yok edebilecek derecede büyüklük ve istiğnayı mutlak sahibi.
Kerîm: Kerem ve ihsan sahibi.
Rakîb: İnsanların bütün yaptıklarını kayd ve kontrol eden.
Mücîb: Dua ve dilekleri kabul edip, icabet eden.
Vâsi’: İlmi, rahmeti, gınası her şeyi kuşatan.
Hakim: Hikmet sahibi, her şeyi yerli yerinde yapan.
Vedûd: Sevilmeye çok layık olan, kullarını çok seven.
Mecîd: Şanı yüce olan, sınırsız kerem sahibi.
Bâis: Öldükten sonra dirilten, peygamber gönderen.
Şehîd: Kendisinden hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şeyi unutmayan, her şeye şahit olan.
Hak: Varlığı kendinden, inkârı mümkün olmayan.
Vekil: Her şeyi tedbir ve idare eden, gözeten, Kendisinden hiçbir şeyin bilgisi gizli kalmayan, varlıkların rızık ve idareleri kendisine ait olan.
Kavi: Hiçbir halde Kendisine aczin yol bulamadığı, yegâne güç ve kuvvet sahibi.
Metin: Kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi.
Velî: Kendisine inananların dost ve yardımcısı olan, kâinatın ve mahlukların işlerini tekeffül eden.
Hamîd: Her türlü hamd ve övgüye lâyık olan.
Muhsî: Her şeyi bir bir sayıp hıfz eden.
Mübdi’: Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan.
Mu’îd: Mahlûkatı öldürdükten sonra tekrar yaratan.
Muhyî: Hayat veren.
Mümît: Öldüren.
Hayy: Her zaman var olan, hayat sahibi.
Kayyûm: Zevalsiz kaim olan ve her şeyin kıyam ve idaresini ayakta tutan.
Vâcid: Zengin ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, dilediğini istediği anda meydana getiren.
Mâcid:Şanı yüce olan.
Vâhid:Tek ve eşsiz
Samed:Tam, eksiği olmayan, her şey kendisine muhtaç olduğu halde, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan
Kâdir:Tam kudret sahibi, kudretine hiçbir suretle acz bulaşamayan.
Muktedir:Kendisine hiçbir şey mümteni (imkânsız) olmayan, şiddet veya kuvvet ile hiç kimsenin Kendisine karşı çıkamayacağı tam kudret sahibi.
Mukaddim:Dilediğini öne alan.
Muahhir:Dilediğini geri bırakan.
Evvel:Bütün varlıklardan önce var olan, Kendisine hiçbir şeyin sebkat etmediği Zat.
Âhir:Sonu olmayan, varlıkların geçmesinden sonra baki kalan.
Zâhir:Her şeye galip her şeyin üstünde olan Yüce, delilleriyle, işleriyle aşikâr olan.
Bâtın:Hiçbir gözün idrak edemeyeceği, hiçbir vehmin kuşatamayacağı her şeyin içine nüfuz eden, her şeye her şeyden daha yakın olan Zat.
Vâlî:Bütün varlığı idare ve tasarruf eden.
Müteâli:Her şeyden aşkın ve yüce olan.
Berr:Kullarına karşı çok şefkatli, iyiliği bol olan.
Tevvâb:Kulların tevbelerinin her yenilenmesinde, onların tevbelerini kabul buyuran.
Müntakim:Suçluları, adaletiyle hak ettikleri cezaya çarptıran.
Afüvv:Cezalandırmaya kadir olduğu halde lütfedip bağışlayan, affeden.
Raûf:Merhameti, şefkati, engin olan.
Mâliku l-mülk:Mülkün gerçek sahibi, varlıklar üzerinde is­tediği gibi tasarruf eden.

Zü’l-celâli ve’l-ikram:Ululuk ve ikram sahibi.

Muksıt:Adil, bütün işlerini yerli yerinde, dengeli kılan.

Câmi’:Dilediğini istediği anda ve istediği yerde toplayan
Ganiyy:Kimseye ihtiyacı bulunmayan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu zengin
Muğnî:Dilediğini zengin hale getiren
Mâni’::Dilediğine engel olan.Kullarından itaat edenleri kötülüklerden koruyan, yardım eden.
Dârr:Elem ve zarar veren şeyleri yaratan ve dilediğini bunlarla imtihan eden
Nâfi’:Hayır ve yarar veren şeyleri yaratan ve dilediğini bunlardan yararlandıran
Nûr:Alemleri ve gönülleri nurlandıran
Hâdı:Hidayet eden, her şeye varlıklarını sürdürme yollarını gösteren
Bedî’:Eşsiz bir biçimde yaratan
Bâkî:Varlığının nihayeti olmayan, daimi var olan
Vâris:Her şey yokluğa döndükten sonra da varlığı ve saltanatı devam eden, bütün servetlerin hakiki sahibi
Reşîd:Her şeyi bir hikmet ve nizam üzere hedefine ulaştıran, yol gösteren
Sabûr:İsyankarları hemen cezalandırmayıp mühlet veren çok sabırlı Celle Celalühü