Alan Açısından Zekâtın Faydaları

By | 4 Haziran 2015

alan-acisindan-zekatin-faydalariFakirliğin neredeyse küfür konumuna geldiğinden bahseden Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm), aynı zamanda maddî açıdan sıkıntı çeken ve önünde çözüm olarak herhangi bir alternatifi bulunmayan kimselerin birer suç odağı haline gelebileceğini de hatırlatmakta ve bu noktada zekâtın önemine vurgu yapmaktadır. Zira ihtiyacının esiri haline gelen bir insanın yapacaklarını tahmin etmek zor olduğu gibi, düşünce ve hareketlerini ıslaha da imkân yoktur. Bugün hırsızlık, gasp ve her türlüsüyle soygun gibi birçok âdî suçun altında böyle bir esaret yatmaktadır. Zira bu, başa gelip çatmadan önce tedbiri alınıp çözülmesi gereken bir problemdir. İşte zekât, sosyal hayatta maddî sıkıntı içinde yaşayanları hedef alan bir organizasyon olması yönüyle bu problemi temelinden çözmekte ve yokluktan kaynaklanan suç ihtimallerinin önüne geçmektedir.
Zekât, kişiyi ihtiyacının esiri olmaktan kurtardığı gibi ona çalışma gücü de kazandırmakta, elinde iş yapabileceği bir sermayenin oluşmasına imkân vermektedir. Aynı zamanda zekâtla kişi, elinde imkânı olan kimselere kıskançlık duygularıyla yaklaşmaktan kurtulmaktadır. Zira, kendisine elinden tutup yeni imkânlar hazırlayanlar, zengin ve varlıklı insanlardır. Dolayısıyla kıskançlık ve servet düşmanlığı yerine minnet duyguları ön plana geçer ve böylelikle toplum içinde olası olumsuzlukların önüne geçilmiş olur.
Aynı zamanda zekâtta, onu alan insan, aranan kişidir. Zengin, elindeki zekâtı verebilmek için, onu alabilecek şahısların varlığına muhtaçtır. Zira elindeki zekâtı fakire vermeyi emreden bizzat Allah’tır. Zekâtın yaygınlaşıp alacak insanın bulunmadığı dönemlerde zenginler, âdeta fakir bulma yarışı içine girmişler ve sonunda çözüm olarak zekâtlarını devletin organizesine teslim ederek ancak vazifelerini yerine getirebilmişlerdir.
Bir yandan fakir, zekâtla böyle bir itibara ulaşırken, İslâm, sürekli hazırdan yiyen parazit bir kadronun oluşmasının da önüne geçmiş, fakirin çalışması gerektiğine sıklıkla vurgu yaparak, ‘alan el’ olma yerine ‘veren el’ olmanın üstünlüklerini ortaya koymuştur. Yani zekât, fakirleri tembelliğe sevk eden bir faktör değil, aksine fertleri çalışmaya teşvik eden bir ibadettir. Her meselesinde böyle bir dengeyi ön plana alan İslâm, bir taraftan zengini vermeye teşvik ederken diğer yandan da fakiri, almanın iyi bir durum olmadığı noktasında sürekli uyararak onun da, zekâtla elde ettiği miktarı sermayeye dönüştürüp bir an önce toplum içinde üreten bir insan konumuna gelmesini istemiştir. Hatta bunun için, istemektense sırtına bir ip alıp hamallık yapmanın daha iyi olacağını vurgulayan Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm), el emeği ve alın teri ile elde edilen kazancın kutsallığı üzerinde ısrarla durmaktadır.